*** Buğra ***Abimin acısı anneme yaramıştı. Yılların özlemi yüreğinden taşıyor, abime kopamayacak gibi sarılıyordu. Kokusunu içine çeke çeke başını göğsüne yaslamış içli içli ağlıyordu. Gözlerim babama ulaştığında gözlerindeki parıltıyla annemi ve abimi izlediğini gördüm. Boğazıma yapışıp kalan yumruyu yutkunarak geçiştirmeye çalıştım ama olmuyordu. Kapının zili o anda ısrarla çalmaya başladı. Zilin sesi ile abim toparlanıp, kollarını gevşetirken annemin ondan ayrılmaya niyeti yok gibiydi.
Gözlerim salonun girişine ulaştığında, Elif ve Ece hızla salona daldılar. Ece'den bu hamleyi beklemiyordum. Hızla yaklaşıp belime dolandı ve sanki yıllardır hasret kalmışız gibi bana sokuldu. Eli yüzüme giderken gözlerinde derin bir endişe vardı.
"Buz koymalıyız, şişmiş..." Dediğinde Elif'in, abimin çıkardığı olaylar ve bana savurduğu yumruklarla ilgili Ece’yi aydınlattığını anladım. Elim bir anda yüzüme ulaşırken, elime gelen şişlikle şaşırdım. Bedenim yaşanan olaylardan kendini şoklamıştı sanırım, herhangi bir acı hissetmiyordum. Yanağımdan uzaklaşan elim Ecenin alnına uzandı. Geniş bandaj gözünün hemen üzerine uzanıyordu. "İyi misin?" Dediğimde gülümseyerek başını salladı. Gözlerim boğazın giderken abimin bıraktığı parmak izlerine gözüm takıldı. Abim konuşana kadar etraftaki herkesi biranda unuttuğumuzu anladım.
"Ona ne oldu?" Annemi omuzlarından kavrayarak hafifçe kendinden uzaklaştırdığında babam atılıp annemi kollarının arasına aldı. Ece,
"Bir şeyim yok iyiyim ben..." dedi. Ama abimin gözleri bana dikilmişti.
"Adamlardan birini görüp, Sezen'i yanında sanmış. Adama saldırınca, adamda onu silahıyla yaralamış. Elifle dikiş attırdılar." Dediğimde abimin gözleri Ece'ye ulaşsa da sessiz kaldı. Oluşan sessizlikte Babam soru sorarcasına adımı seslendi.
"Buğra ?" Babama ve anneme dönerek kısaca başımı salladım. Annem elini ağzına koyarak, babamın kollarından ayrıldı ve yanımıza geldi. Sevinci gözlerinden okunuyordu. İkimizi kucaklayarak Ece'nin yanağını bir öpücük kondurdu. Utanacağı aklımın ucundan geçmeyen Ece, yüzüne yansıyan ısıyla başını aşağıya indirip, belimi hafifçe sıktı. Yardım mı istiyordu. Şaşkınlıkla gülümsedim.
"Bu kadar özlem giderme yeter bence, kardeşim nerede? Bunun cevabını bana kim verecek... Sen lanet olası pislik... Kızın hayatına girdin ve içine sıçıp bıraktın..."
"Hayatım biraz sakin ol. Hepimiz merak ediyoruz." Diyerek Elif'i sakinleştirmeye çalışan Emrah'ın kollarını savurarak babama döndü.
"Seninle tanışmıştık babalık. Anladığım kadarıyla burası senin evin ve bunlarda oğulların. Şimdi oğlunun sorumluğunu üstlenecek ve bana kardeşimi getirecek misin?"
Elif'in sözleri ile abim koltuklardan birine yığılıp, bana,
"Kafamı toplamam gerek. İçki… Bu evde içecek bir şey yok mu Buğra?" diye sordu. Elif inatla babamın vereceği cevabı bekliyordu.
"Elbette onu bulacağım. Ama önce bana olan biteni anlatın ki ne yapacağımıza karar verelim."
"Oğulların sana ne bok yediklerini anlatır. Nasıl olsa ikisi de o lanet kadını düzmüş. Olan benim kardeşime oldu. Sigara içmem gerek..." diyerek, "Sen sigara içmiyorsun ki hayatım" diyen Emrah’ı da peşine takarak odadan ayrıldı.
Babam irice açılmış gözlerini bana diktiğinde derin bir nefes alarak, gözlerimi kaçırmak zorunda kaldım. Kollarımın arasındaki Ece huzursuzca kıpırdanıp, "Bende Elif'in yanında olacağım." Diyerek salondan ayrıldı. Bir anda boşluğa düşerek ne yapacağımı, ne konuşacağımı şaşırdım. Babamın bakışlarına anneminkilerde katılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağının gözleri...
عاطفيةToy, yalnız bir genç kız ve gizemli gözlere sahip bir adam... Sadece ikisinin görebildiği büyülü bir bilinmez... Bir insanı anlamak için sadece gözlerinin içine bakmak yeterli midir? Peki ya güvenmek için?