Tenefüste bir değişiklik -veya işkence demek daha uygun olur- yaparak beş kat aşağı indim -bakın bir de bunun dönüşü var, bakın- indim ki ne göreyim! Kantinde benim sevdiğim kekten kalmamış. Işte gerçekten yıkıldığım andı. Esktra mallık ve sinir hissederek merdivenleri çıkmaya başladığımda resmen düşüyordum ki sarışın bir çocuğa çarptım. Çocuk kendi sınıfına ilerlerken Alp'e baktığımda bana güldüğünü gördüm. "Ne ya? Sen hiç mi düşmedin?" ifademe daha da güldü. Ben de sınıfa girdim ve olabildiğince umursamaz olmaya çalıştım. Hatta o kadar umursamıyordum ki Elif'in anlattığı 'Ediz' konulu şeye bile sadece "hı hı, aynen..." diyerek karşılık verdim. Hoca içeri girince Elif yerine geçti ve derse başladık.
"Ee açın ödevleri?" dedi edebiyat hocamız. Gururla etkinlikleri açarken sınıftaki sesler gittikçe yükseliyordu. "Hocaaam ne ödevi???" "Hocam haberimiz yoktu." "Valla evde kaldı hocam yaaa." tüm bu itirazlar ceza almamak içindi. Çünkü ceza, sınıftaki herkese bir şeyler ısmarlamaktı. Içimdeki "Bugün de beleşe doyacam oleyyy." diyen sesi susturdum ve ödev yapmayanlar grubuna döndüm.
"Şey, ben bi Ice Tea alayım, şeftalili olsun." sırıtarak onlara bakarken tüm sınıf gülüyordu. Hatta Elif liste çıkarmış kimin ne istediğini soruyordu.
"Cansu Hocam bence Ice Tea tek gitmez, yanına tatlı lazım." diyen Idil'e dik dik bakan Mehmet kaş göz işareti yaparak dişlerinin arasından konuştu. "Gider, gideeeeer."
"Aaa çok haklı dimi arkadaşımız, evet hepimize çikolatalı brownie alıp geliyorsunuz." ama çikolatalı brownie kalmamıştı ki! Tam bunu söyleyecekken hepsi sınıftan çıktı ve cezalarını almak için merdivenlere yöneldiler. Sınıfa nefes nefese girdiklerinde ellerindeki brownieleri görünce ağzım şaşkınlıktan açılmıştı. Alp sırama Ice Tea ve brownie'mi bırakırken hala şaşkındım. Arkamı dönüp sordum. "Ama... sen... Nasıl buldunuz?" dedim brownie'yi elimde sallayarak. "Bi dahakine iyi bak." diyerek göz kırpınca önüme döndüm ve gıcık olduğum çocuğun abartıldığı kadar yakışıklı olduğunu düşünerek kekimi yedim ve derse kulak verdim. Eve dönerken yine yağmur vardı. Ancak yağmurun tadını çıkaramadım. Çünkü Efe -unutanlar olabilir diye hatırlatma yapıyorum, Iremin sevgilisi- bizi almaya gelmişti. "Hiii!" ani ve tiz çığlığım yüzünden durmak zorunda kaldık. Hızla araba kapısını açarken konuştum. "Ya ben annemle Metrocity'de buluşacaktım nerdeyse unutuyodum, çok sağoooool hadi görüşürüz." kapıyı kapadığımda diğerleri ise el sallıyordu. Alışveriş merkezine girerek alt katta bulduğum bir kafeye oturup annemi bekledim. Okul alışverişim bittiğinde ben de bitmiştim. Yorgunluğuma rağmen duş aldım ve yatağıma oturdum.
Iremim: Neler aldın gııız?
Efe: Pist eve vardiginda haber et merak etmiiim
BFF: qnq varya harry'nin bi vine'i var mutis izlemen lazim
Ugur davarı: Kaçak seni özledi laaaan hayırsız bomba haberlerim var
Onur: Iyi akşamlar hanfendi sonunda açıksınız...
Mesajları okuyunca gülümsedim herkese tek tek cevap vererek cevaplarını bekledim.
Onur: Iyi valla nolsun seni gördüm daha iyi oldum dershane çok yorucu geçti işte sen naptın?
Ben: Ben de seni gördüm daha iyi oldum :D Alışverişten geldim oturuyorum
Onur: Vayy neler aldın
Ben: Ya sen de Irem mi oldun çıktın başıma amk ahhdjsjdjd?
Onur: Irem kim güzel mi
Ben: Efe ağzını burnunu kırar -_-
Onur: Efe kim yakışıklı mı
Ben: Hee yakışıklı.
Onur: Irem ağzını burnunu kırar canım :)))))))))
Ben: Ya Onur of shdjsjdjskd
Onur: Yeter ki gül güzelim :D uff amk yarından sonra okullar...
Ben: Gülümsemem silindi... neyse şu cdyi ne zaman izleyebilirim?
Onur: Yüzümü ne zaman merak edersen.;)
Ben: ne? NE?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni İyileştir
Teen FictionKişilik bozukluğu ve zihinsel takıntılı olan Onur, kilometrelerce ötede yaşayan bir kızda hiçkimsede bulmadığı bir şeyi bulabilir mi? Veya her lise son öğrencisi gibi normal bir kız olan Zehra'nın, hayatı rayında giderken tüm dengesi bir çocuk yüzün...