Şaka

724 33 41
                                    

Yeni bölüm için ısrar eden Olcan ve İrem'e buradan selamlar. Ha bi de şey dicem,
YORUM ATIN ARTIK AQ!1
Atın ki ne bölüm hakkında düşüncelerinizi öğreneyim.
Neyse iyi okumalaar.

Onur'un Bakış Açısı

Rastgele bindiğimiz otobüs bizi Eminönü'ne getirmişti. Göktuğ burayı çok iyi bildiğini gururla anlatırken ona gülüyorduk. Onun kadar olmasa bile ben de biliyordum burayı, daha önceden defalarca İstanbul'a gelmiştim. Zehra arkadaşlarıyla çok mutluydu, onun mutluluğu beni de gülümsetiyordu. Ayrıca arkadaşları gayet iyi kişilerdi yani daha fazla onları kıskanmama gerek yok. Kenetli ellerimize baktım. Bu beni tekrar gülümsetti. Otobüs sonunda durduğunda indik. Hava çok sıcaktı..

"İlk olarak yemek mi yesek?" Göktuğ sızlandı.

"Daha yeni yedik salak." dedi Sude gülerek. Bu kızın gülmesi bulaşıcıydı.

"Sabret biraz daha." Zehra tatlı bir ses tonuyla konuştu ve Göktuğ'nun göbeğini dürttü. Bunu sevmiyordum işte! Başka erkeklere tatlı tatlı konuşmasını, onlara dokunmasını istemiyordum. Ama lanet olsun biliyordum ki onu bir kavanoza saklayıp sonsuza dek yanımdan ayrılmamasını sağlayamazdım. Bu halde bile ona laf geçiremiyordum ki. Onu korkutmadan istediğimi yaptırmak hiç de kolay değil ama onu korktumak da istemiyordum. Deriin bir nefes alarak sinirlerimi dizginledim. Yürüyor olduğumuzun farkında bile değildim. Benim sabırsız sevgilim elimi sıkıca tutmuş beni bir yerlere çekiştiriyordu. Ona hediye ettiğim kolyeyi çıkartmamıştı. Çıkartır diye çok korkmuştum. Aslında konu Zehra olunca her şeyden endişe duyuyordum. Belki de umutsuz bir OCD hastası olduğum için.. Hadi ama kendime umutsuz dememeliyim. Biliyorum, Zehra'yla tanıştığımdan beri artık umutsuz değilim. Sihirli bir şekilde ilaçlarımı tekrar kullanmamı sağladı, arkadaşlarımla eski sağlam illişkilerimi düzeltmemi sağladı, beni güldürdü, mutlu etmek için elinden geleni yaptı ve her zaman yanımda oldu. Resmen hayatıma Allah tarafından gönderilmiş bir melek gibi. Hayatım bok gibiyken beni kurtardı, peki ya bir gün giderse? İşte bu ihtimal beni hiç yalnız bırakmıyor. Bununla ilgili çılgınca tereddütlerim var. Atılay'a ilgi duyuyor olması, benimle sadece onun için bu kadar yol geldiğimden birlikte olduğu gibi sikik düşünceler bir türlü gitmiyor kafamdan. Ona dünyadaki herkesten çok güveniyorum neredeyse. Ama bu da hastalığımın bir parçası. Uğur'un ondan hoşlandığını düşünmem ve onunla bu konu hakkında kaba bir şekilde konuşmam bile hastalığımın ne kadar iğrenç bir şey olduğunu bir kez daha anlamama yetiyor. Neyse ki Uğur beni anlıyordu, yani hasta olduğumdan haberi vardı ki üzerime gelmemişti. Ben onun yerinde olsam gelirdim. Her neyse. 

"Şuradaki balık tutan adamı görüyor musunuz?" dedi Barış sinsice.

"Bu çok acımasızca!" Elif inledi.

"Ama eğlenceli olacak." dedim Barış'ın eline çakmadan önce.

"Ben de varım, ben de varım!" Sude birden içindeki şeytanı dışarı çıkarıverdi.

"Plan şu, Zehra, Elif ve Sude adamı oyalayacak. O sırada ben ve Barış kovadaki balıkları denize atacağız. Sonra Uğur ve Onur uzaktan bizi görerek yanımıza gelecek ve 'Ne yapıyosunuz lan siz?!' gibisinden karşı çıkacaklar. İşler iyice kızışmışken kovadaki balıklı suyu da alıp adamın üzerine dökecekler." Göktuğ müthiş planını hızlı hızlı anlattı. Zehra kaşlarını çattı.

"Böyle bir şeyden zevk alamam ben. Ne kadar salakça." Ah iyi kalpli sevgilim benim! Her zaman insanları düşünüyordu ve anı yaşayamıyordu.

"Ben o adamı tanıyorum. Her hafta buraya geliyor. Onu çocuklara uyuşturucu satarken gördüm." dedi Barış.

"Nasıl tanıyorsun?" dedi Uğur, tek elini beline koymuştu.

"Buraya yakın bir yerde oturuyorum, okula giderken de burda metroya biniyorum. Akşama doğru o adam burada balık tutuyor, her hafta aynı yerde. Zaten kimse sevmez onu buralarda. Bu şakayı yaptığımızda insanlar bize minnettar olacak." dedi ve güven verdi. Planı uygulamak üzere harekete geçtik. Uğur ile onlardan biraz uzakta takılırken kulağım Zehra'lardaydı.

Beni İyileştirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin