Kalp Kırıklıkları

571 22 13
                                    

Gece o kadar hızlı geçti ki neredeyse ağlayacaktım. Uyandığımda ise yüzleştiğim gerçek neredeyse beni kusturacaktı.

Onur gidiyordu. Lanet olsun, lanet olsun.

Oldukça erken uyandık. Uğur ve Onur annemlerle vedalaştıktan sonra onları işe uğurladık. Evde geçirebileceğimiz sadece 2 saat vardı ve kesinlikle yapmak istediğim tek şey ahtapot gibi Onur'a sarılmaktı.

İrem ile Uğur kahvaltıyı hazırlarken neşeli neşeli şarkı söylüyorlardı. Ben ise ağlayacak gibi oturuyor ve tırnaklarımı kemiriyordum ve eşyalarını toparlayan Onur'u bekliyordum. Yanına gidip ona yardım etmeliydim, harika yüzünü son kez görecekmişim gibi izlemeliydim. Ama yerimden kalkamıyordum, sanki bir şekilde buraya yapıştırılmış gibiydim. Mantıklı hareket edemiyordum. Küçük bir bebek gibiydim kendimi sikeyim.

"Neden yanıma gelmiyorsun?" Onur'un sesiyle irkilerek yerimden kalktım. Dudağım feci bir şekilde titriyordu. Yüzü her zamanki gibi mükemmeldi ama dümdüzdü, bir ifade görmek imkansızdı.

"Ö-özür dilerim. B-ben şey..." yutkundum. Ağlamamak için kendimle savaşıyordum. Onur yanıma gelerek bana sıkı sıkı sarılıncaya kadar ihtiyacım olan şeyin bu olduğunun farkında değildim. Gözlerimden yaşlar dökülünce daha da fazla ağlamak istedim, Onur'u bırakmak istemiyordum.

"Zehra." burnumu çektim ve kafamı daha da göğsüne gömdüm. "Ağlayarak beni daha da üzüyorsun."

"Be-ben çok üzgünüm ne yapacağımı bilmiyorum!"

"Bu bir son veya veda değil tamam mı? Seni bırakmayacağım. Yine buluşucaz zaten. Ağlama." dedi sesi kırılırken.

"Aşkım seni çok seviyorum." dedim gözlerimi silerken. Beni kollarından ayırdı ve dudaklarıma uzun bir öpücük bahşetti. En çok da bunu özleyecektim. "Sen benim her şeyimsin, başıma gelen en güzel şeysin." dedi. Uzanarak yanağından öptüm. "Tamam hadi eşyalarını toplayalım."

Kafasını salladı ve elimi tutarak kaldığı odaya götürdü beni. Tişörtlerini katlayarak tekrar yerleştirdim. Bunları yaparken Onur yatağıma oturmuş beni izliyordu. Her şey bitince otobüste giymesi için bir hırka uzattım ve valizi kapadık.

"Montumu giyeceğim zaten üşümem." hırkayı valize tekrar koymak üzereydi ki durdurdum.

"Hava soğuk, Ankara bugün 0 derece haberin var mı?" dedim.

"Baktın mı?" dedi çarpık gülümsemesiyle. "Tamam tamam giyicem sevgilim." belimden sarıldı ve kafasını omzuma koydu.

"Kendine çok iyi bak." kulağıma fısıldadı.

"Bu bir veda değil." mızmızlandım.

"Sadece söylüyorum." dedi. Omuzlarını silktiğini hissettim. "Etrafında seni kapmak için yarışan onlarca kişi var, ama onlara kanmayacağını biliyorum. Çünkü zeki bir kızsın." diyip yanağımı öptü. "Benim zeki kızım..." mırıldandı. Uğur kahvaltıya çağırdığında onun her gün kahvaltı hazırlayışını bile özleyeceğimi fark ettim.

Kısa sürede alışıyor, zor ayrılıyordum. Belki de bu değiştiremediğim tek kötü yönüm.

"Evet son kez harika bir kahvaltı yiyeceksiniz." böbürlenen Uğur'a bakıp sessizce güldüm. Kahvaltı boyu herkes çok sessizdi, ta ki İrem boğazını temizleyip bir şey söyleyeceğini belli edene kadar.

"Aslında size bir şey açıklamak istiyorduk."
"Hamile olduğunu biliyorum." omuz silkip yemeye devam ettim. İrem gıcık gıcık bakmaya başlayınca ve kötü şakama gülen olmayınca durdum ve İrem'e dikkat kesildim.

Beni İyileştirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin