Eee madem çok istendi 2.bölüm gelsin... Uzun bir bölüm sizlerle =)
-----------------------
Ben yaralarımı kendim açtım,
Kendi canımı attım adımın konulduğu sulara
Ve o adı olduğu sulara gitti.
Oysa benim gönlümün akması gerekiyordu ona,
Yavaş yavaş,
Usul usul...
Aynı cansız bedeninin suda süzüldüğü gibi
Acı acı oldu ölümüm...Birinci senesini doldurmuştu Yaren. Tuhaf bir şekilde buraya geldiğinden beri rüyaları bıçak gibi kesilmişti. Ama bu onu daha da korkutuyordu. Çünkü o, o rüyaların bir anlamı olduğunu düşünüyordu. Fırat nehrine gelmişti yine, burası ona hem huzur veriyor hem de ürkütüyor, bir şekilde tedirgin ediyordu.
Yere oturdu. Suya bakıyordu. Bunun gibiydi gördüğü o rüyalar, bu su gibi hırçın ve karanlık. Ayağa kalktı ve ayakkabılarını çıkardı. İçinde olmak istedi. O hissi yakalamak belki de... Tam ayağını sokacağı sırada beline sarılan ellerle geriye çekildi.
“Ne oluyor be?” arkasını döndüğünde gördüğü koyu renk gözlerle bir an dumura uğradı. Bu o adamdı. Kedi kaçıran ve yine o bariton ses yükseldi adamdan.
“Deli misin sen ne yaptığını sanıyorsun?” diye gürledi adam kendini tutamayarak. Bu Yaren’i ürkütse de fark ettirmedi ve geri adım atmadı.“Sesini yükseltme bana! Ayrıca sen kimsin? Sanane benden!”
Fırat ‘Ya sabır’ çekti içinden. “Bu su senin o bikinilerle girdiğin beş yıldızlı otellerindeki denize benzemez. Yutar, öldürür seni. Aklını mı yitirdin?”
Kız ellerini beline koydu. Hala gözleri gözlerindeydi ve hiç çekesi de yoktu. “Seni ilgilendirmez.”“İlgilendirir. Eğer burada, bu şekildeysen ilgilendirir.”
“Ağa mısın paşa mısın, nesi ilgilendiriyor seni?”
Başını sola doğru çevirip sakin olmaya çalıştı. “Şu ayakkabılarını giy de, yürü. Sabah sabah başına bela alma.”“Bela sen ol be, topun gelse kaç yazar?”
Adam kolundan tuttu ve bu sefer sesli dile getirdi. “Ya sabır! Bela mısın kızım sen! Hayatını kurtardım, böyle mi teşekkür ediyorsun?”
“Ölüyor muydum ki kurtarasın? Ben mi dedim gel kurtar diye? Hasbin Allah.”“Ölebilirdin!” diye yeniden gürledi Fırat.
“Saçmalama, burası sığ. Bu kadar su da ölmem.”
“Hayatımın bir parçasını bu sığ suda kaybettim ben, gözümün önünde. Ellerimi tutarken, senin bu hafife aldığın sığ suda kayıp gitti. O yüzden şimdi ayakkabını giy ve düş önüme.”Kız bir an adamın gözlerine baktı. Sevgilisini mi karısını mı yoksa kardeşini falan mı kaybetmişti? Kimdi kaybolan? Aklı bulanıklaşmış yine. Başı ağrıyordu. Uzatmadı, uzatamadı. Ayakkabısını yavaşça giyerken bir yandan da adamın arabasına gidişini izliyordu. O da peşinden gitti.
Adam kaputa yaslanıp onu beklerken, sakinleşmeye çalışıyordu. Neden o kadar korktuğunu, neden o kadar tepki gösterdiğini anlamadı. Ama onu o halde görünce delirmişti. Üstelik bugün Dicle’nin öldüğü gündü. Elindeki çiçeklere baktı ve avuçları arasında sıktı.
Kız yavaşça yanına geldiğinde gözleri adamın elindeki çiçeklerdeydi.
“Bin hadi. Buraya yürüyerek geldin anlaşılan. Deli misin nesin?” diye homurdandı.
“Sanane acaba benim aklımın çalışma şeklinden.”“Çok konuşuyorsun,” deyip, elindeki çiçekleri arka koltuğa yerleştirdi, sonra da arabanın direksiyonuna geçecekken, kızın değişen bakışlarını fark edip, bekledi. Kız hayranlıkla arabasını inceliyordu. Arabayla resmen aşk yaşıyordu şuan.
‘Allah’ım bu nasıl araba?’ Ne arabası buna araba demek haksızlıktı. Muhteşemdi.
“Hadi artık binsene.”
“Sen kaçakçı falan mısın? Bu Jeep Grand Cherokee Summit.”
“Saçmalama da bin şuna.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM DÖKÜLÜYOR SANA - Doğu Serisi II -FİNAL
RomanceYüreğini kapkaranlık sularda bırakan küçük bir çocuk... O karanlık sulara altı yılını gömen bir kız... DİCLE VE FIRAT... Aktıkları yerler apayrı olsa da yolları bir yerde birleşecekti. Onları birleştiren ise yine o karasular olacaktı... Daha on seki...