20. BÖLÜM - KINA VE DÜĞÜN

8.8K 886 81
                                    


FIRAT & DİCLE KINA VE DÜĞÜN


Tüm ışıklar sönmüş Fırat sahnenin ortasında bekliyordu. Birden Arapça bir şarkı başladı ve Dicle elinde kına tepsisi ile içeri girdi. Arkasında da yöresel dansçılar vardı.

Kızlar yuvarlak kurup, ellerindeki tefleri ritimle uyumlu çalarken, Dicle de Fırat’ın karşısında oynamaya başlamıştı.
Fırat kızı gördüğü an, içinden bir tek ‘Şükürler olsun sana Allah’ım’ diyebildi. O an başka bir şey gelmedi aklına. Sadece varlığına da aşkına da şükür ediyordu binlerce kez.

Fırat da ellerini kaldırıp, karşısında oynarken kız şarkıyı mırıldanıyor, adam sadece gülümseyerek ona bakıyordu. İkisinin de bakışları sadece birbirlerine odaklanmıştı ve fazla yakın oynuyorlardı... Çok fazla...
“Kalbimi durdurmaya niyetli misiniz Sayın Ulusoy?”
“Ben onu deli gibi attırmaya çalışıyorum halbuki.”

“Ne kadar tatlı bir çaba. Layıkıyla başarıyorsun o zaman, bilmiş ol.”
Dicle gülümseyerek adamın etrafında dönerek oynamaya devam etti.

Gecenin sonunda Dicle lavaboda elini yıkayıp, Fırat’ın yanına geldi. Hep birlikte kınanın yapıldığı mekandan çıktılar. Fırat ile Dicle arabada tekti. Kızın sol elini tutup, kınasına baktı. Yavaşça dudaklarına götürüp, sıcacık öptü onu.

“Benim için kına yaktığın eline de kurban olsunlar.”
Kız da adamın serçe parmağını alıp, öptü. “Yarın evleniyoruz,” diye sayıkladı heyecanla.
“Evleniyoruz.”

-------

VE DÜĞÜN...

Dicle gelin odasında heyecanla beklerken, “Küpem!” diye bağırdı. “Küpemi takmadım!”
“Kulağında ya ablacım,” dedi Nehir tavırlı bir sesle.
“Sen neden triptesin, anlamadım.”
“Önce ben evlenecektim.”
“Önce ablalar evlenir.”

“Teoriye göre abilerinin önce evlenmesi gerekiyordu Yaren. Görümcem olduğu için değil ama Nehir’e sonuna kadar katılıyorum.”
“Ay siz ikiniz de kıskanıyorsunuz?”
Nehir kızın dibine kadar geldi. “Kıskanmak ne? Çatlıyorum hasetimden!” diye ağlayacakmış gibi konuştu. “Dua et ablamsın da nazarım değmiyor. Ayy çok güzel oldun ablam ya,” diyerek sarıldı ona.

“Gel buraya deli kız,” derken ikisi de sarıldı birbirine.
“İnşallah ömrün de yüzün gibi aydınlık ve mutluluk dolu olur.”
O sırada kapı açıldı ve içeri Yusuf beyle Gözde hanım girdi. Gözde kızını görür görmez göz yaşlarını tutamadı.
“Yaren... Çok güzel olmuşsun.”

“Teşekkür ederim.”
Yusuf bey kızını tutup sarıldı, “Ne kadar telafi eder bilmiyorum ama özür dilerim kızım. Bencilliğimizin, sevgimizin kurbanı olduk. Seni de kurban ettik. Özür dilerim kızım, çok özür dilerim Dicle’m.”

Babasından yavaşça uzaklaştı. Ne kadar katı olmaya çalışsa da yüreği acıyordu işte. “Siz beni büyüttünüz, Allah şahit bir gün Berk’ten ayırmadınız. Sizi Dicle olarak affedemem. Ama bana dünyalara değecek bir abi verdiniz. Sırf Berk arada kalmasın diye, sizi abimin ailesi olarak affediyorum. Çünkü o buna değer.”

Gözde hıçkırarak sarıldı ona, “Özür dilerim kızım, özür dilerim annem!”
Yusuf bey cebinden kadife kutuyu çıkarıp, içindeki bilekliği taktı.
O sırada “Fırat geldi,” diyen sesle tüm gözler kapıya çevrildi. Fırat usulca içeri girdiğinde etraftakiler de tek tek çıkmıştı.

KALBİM DÖKÜLÜYOR SANA - Doğu Serisi II -FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin