Hadi bakalım, başlayalım bölümlere =)
-----------------------
Yaradan yara da veriyor, merhem de...
Yara bu, öpünce de hemen geçiyor.
Yar bu, gitsen de bitmiyor unuttum desen de...
Bu kalp ne olursa olsun onu seviyor...Fırat kızın üstüne yavaş yavaş yürürken, Dicle sırıtarak geri geri gidiyordu. “Demek kız kardeşimle konuşup, ikna ettin ha?”
“E-evet. Ne hoş bir görümceyim ama değil mi? Maşallah bana.”
“Kırk bir kere,” diye tısladı adam.
“Amin,” derken yutkundu. Masanın etrafında dönerken adam hala yavaş adımlarla ona geliyordu.“Acaba, senden bunu isteyen oldu mu?”
Kız başını hızla sağa sola salladı, “Tamamen kendi düşüncem. Özgünüm ben.”
“Özgün?”
“Aynen.”“Hangi akılla düşündün bunu?”
“Şimdi tam olarak akıl değil. Tamamen felsefi ve atasözlerinin yorumlarından yola çıkarak attığım bir adımdı. Felsefe önemli sonuçta.”“Neymiş bu çok bilimsel açıklamanın açılımı?”
Dicle sırıttı, “Çok basit müstakbel kocacım. Yuva yapanın yuvası olur. Ben Heja’nın yuvasını yaptım. Onun hayrına bizim de yuvamız olacak. Ne kadar ince bir düşünce değil mi?”“Çıkar meselesi yani.”
“Yok felsefi dedim ya.”
Fırat ani bir atiklikle uzanıp, kızı tuttu ve yanına çekti, “Demek felsefi?” yüzleri birbirine çok ama çok yakındı.“Hı hı,” dedi başını sallayarak.
“Atasözlerinden yola çıktın?”
“Hı hı.”
“Sen şuna kısaca bir an önce seninle evlenmek istiyorum desene?”“Bir an önce seninle evlenmek istiyorum,” Fırat zafer kazanmış bir edayla çapkınca gülümseyince, Dicle kendine geldi ve hemen ekledi, “Tabi diz çökersen. O diz çökülmeden evlenilmeyecek Fırat bey.”
Fırat küçük bir kahkaha attı ve dudakları ile kızın dudaklarını örttü. Baştan çıkaran, kızın ayak ucuna kadar titremesine neden öpücüğe ara verdiğinde, nefes nefese “Önünde dağlar bile diz çöker, benim dizim ne ki?” dedi.
“Felsefeyi boşver. İşlev lazım bana,” derken kıkırdadı kız.
“Felsefe önemli,” diyerek kızı kendi sözü ile vurdu.
“Öyle mi?”
“Öyle,” ikisinin de sesleri kısılırken, dudakları yeniden aynı tutku ile birleşti.***
Heja haftalar önce geldiği yere bakarken, içi buruktu. Birlikte sessizce içeri geçtiler. “Neden buraya geldik?” diye sordu kız duygusuz bir sesle.
“Çünkü buradaki Baran gerçekti Heja. Burada sana aşkını hissettiren adamın duyguları sahte değildi.”Heja birden arkasını döndü ve adama en öfkeli haliyle baktı, “Ama sen sahteydin.”
“Değildim.”
“Sana güvenmiyorum.”
“O zaman neden evlenelim dedin? Neden kabul ettin?”Heja adama yaklaştı. “Abim yıllardır Dicle’nin hayali ile yaşadı. Hep onu düşledi. Öldüğünü sandığında kendi de o mezara o kızla girdi. Şimdi tam kavuşmuşken, araya zamanın geçmesini istemiyorum. Çünkü ben abimi tanıyorum. Beni mutsuz görürse, kendi de mutlu olamaz. Dahası ben bu durumdayken evlenmez.”
Baran alayla güldü. “Ne yani evcilik mi oynayacağız? Hemde abinin saadeti için.” Ellerini sinirle saçlarından geçirip, “Saçma!” diye söylendi.
“Aynen öyle yapacağız sevgili kocacığım.” Sonra içinden ‘En azından ben sana yeniden güvenene kadar,’ diye geçirdi.
“Heja!” diyerek kıza yaklaştı ve parmağını sallayarak konuştu, “Kabul, ailene intikam için yanaştım. Ama seni intikam için sevmedim. Sana yanarken, intikamımı söndürdüm içimde ben. Sen yanarken, ben öldüm. Şimdi tam aşkına dokunacakken, ‘Yasak elmam' olacağını söylüyorsun.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM DÖKÜLÜYOR SANA - Doğu Serisi II -FİNAL
RomanceYüreğini kapkaranlık sularda bırakan küçük bir çocuk... O karanlık sulara altı yılını gömen bir kız... DİCLE VE FIRAT... Aktıkları yerler apayrı olsa da yolları bir yerde birleşecekti. Onları birleştiren ise yine o karasular olacaktı... Daha on seki...