Sensizlik yok artık...
Yeniden geldin bana.
Bitti o kapkara geceler...
Yeniden güneş olacağım sabahlarına.Fırat önce kızın ne demek istediğini anlamadan yüzüne baktı. “Na-nasıl?” dedi ama sesi kendine bile yabancıydı.
“Bana ‘Döndün mü Dicle’ diye sordun. Ama Dicle kim ben bilmiyorum. Eskiden isimler olmazdı. Sadece küçük bir kız çocuğu, on beş yaşlarında bir erkek ve on iki yaşlarında başka bir erkek olurdu. Ama bir kaç kabustur bu ismi duyuyorum. Dicle’yi. Bugün de senin ismini seslendim. Fırat ben kafayı yemek üzereyim. Çıldıracağım. Bir de işte bu mavi kapı var. Allah’ım kafa-”
Adam kızın sözünü keserek aniden indi arabadan ve gömleğinin düğmesini açıp, nefes almaya çalıştı. Öksürse de boğuluyordu sanki. Dicle miydi bu kız gerçekten? Yoksa korkunç bir tesadüf müydü?
Yaren de indi arabadan. “Fırat iyi misin?”Fırat o anda gözlerine baktı, dudaklarına... başını sağa sola salladı. “O öldü!” diye bağırdı kıza.
“Fırat, ne oldu?”
Aklına gelen şeyle kaşlarını çatarak kıza baktı, “Arabaya bin, bir yere gidiyoruz,” dedi.Yaren adamın tavrı ile korksa da sadece başını salladı. Arabaya bindiklerinde Fırat hızla arabayı Hasip ağanın konağına sürdü. Yolda ikisi de sessiz olsa da, Fırat’ın gözünden hızlı hızlı yaşlar yanaklarından yol alıp, gidiyordu. Eğer bu kız Dicle ise tüm yer yerinden oynayacaktı. Tüm düzen değişecekti. Peki ya kız bu düzeni kabul edecek miydi? İşte onu bilmiyordu.
Fırat öne yerleştirdiği telefondan bir isme tuşladı ve bir süre sonra genç adamın sesi arabada yankılandığında ve Fırat onun ismini söylediğinde Yaren derin nefesler almaya başladı.
“Ferzan! Kapıyı aç.”
“Fırat ağa? Hayırdır.”
“Aç Ferzan aç!”
Yaren’in aklında bu isim dönüp duruyordu, ‘Ferzan’ ... Nereden duymuştu bu ismi? Başını tuttu.Fırat endişe ile baktı ona, “İyi misin?”
Başını sağa sola salladı, “Başım çatlayacak. Sesler... Bir sürü ses var beynimde!”
Kapıya geldiklerinde aniden frene basıp, hızlıca indi arabadan sonra da kıza kapıyı açtı.Yaren arabadan inip, kapıyı gördüğü an donup kalmıştı. “Bu... Bu o kapı...” diye sayıklıyordu.
Fırat acıyla gözlerini kapatıp açtı ve onu omuzlarından tuttu, “Başka ne hatırlıyorsun Yaren?”“Küçük, altı yaşında bir kız çocuğu, elinde bez bebeği ile burada hep bir oğlan çocuğu ile oynuyor. Ferzan... O isim çok tanıdık. Bir beşik var, ama dokunduğum an parçalanıyor.” Olayları parça parça anlatabiliyordu, “Su... Boğuluyordum. Biri bana elini uzatıyor, ama... Ama tutamadı. Sonra ağzım bağlanıyor. Çok karanlık! Sırılsıklamım, üşüyordum-” başını tuttu. “Başım ağrıyor Fırat.”
“Tamam, tamam yorma kendini.” Onu kollarına aldı.
Kapı açılıp, Ferzan dışarı çıktığında Fırat kızdan ayrıldı hemen.
Yaren ile Ferzan ise uzun uzun birbirlerine baktılar, sonra Ferzan Fırat’a çevirdi bakışlarını. “Ne oldu? Bu kız kim?”Yaren başını adamın göğsüne sakladı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
“Eve geçirmek istiyordum, ama iyi değil. Daha sonra.”
Ferzan kapıyı hafifçe örtüp evden çıktı ve yanlarına geldi. “Fırat bu kim? Neden bizim eve geçireceksin?”Kızın önce hıçkırıkları kesildi sonra da Fırat’ın kollarına düştü.
“Lanet olsun, bayıldı!” diye gürledi.
Fırat kızı kucağına aldığında Ferzan kapıyı açtı. “Getir.”
“Bu iyi bir fikir değil. Onu bizim eve götüreceğim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM DÖKÜLÜYOR SANA - Doğu Serisi II -FİNAL
RomanceYüreğini kapkaranlık sularda bırakan küçük bir çocuk... O karanlık sulara altı yılını gömen bir kız... DİCLE VE FIRAT... Aktıkları yerler apayrı olsa da yolları bir yerde birleşecekti. Onları birleştiren ise yine o karasular olacaktı... Daha on seki...