İki bölüme birden ne dersiniz?
Sen ne olursan ol,
Severim ki ben seni...
Yaz ol, kış ol, bahar ol...
Umurumda değil...
Tek isteğim ne olursan ol,
Ama benim ol!Yaren karşısında duran adamdan gözlerini ayırdı ve etrafa sıkıntı ile baktı. Sonra tekrar çevirdi bakışlarını ona, “Yani ailemi tanımak istersem, beni zorla seninle evlendirecekler, evlenmek istemiyorsam ailemi tanıyamayacağım. Doğru mu anlamışım?”
“Evet,” diye mırıldandı.“Bu saçmalık. Sonuçta ikimiz de istemediğimizi söylersek kim bizi zorla evlendirecekmiş?”
Fırat karşısındaki kıza acı ile baktı. Haklıydı belki, o burada büyümedi, buranın adetlerini bilmiyordu. Töre onun da kabul ettiği bir şey değildi ama, birden bire yok edilmezdi, kimsenin gücü yoktu ki buna, o yok etsin. Şimdi elinde olsa bu kızı üzmemek için her şeyi yapardı. Ama elinden bir şey gelmiyordu işte.“Bak... Üzgünüm. Benim yapabileceğim hiçbir şey yok.”
“Ağasın sen! O kızı ölümden kurtardın. İstersen yaparsın.”
“Ben uzlaşma yolu buldum. Bunun uzlaşılacak bir yanı yok. Ayrıca ben töreyi yok sayamam. Sen diyorsun, ağayım. Ben töreyi yok sayarsam, insanların da beni yok saymasına kapı açarım. Kimin saygısı kalır bana?”“Peki Yaren olarak hayatıma devam edersem, sen başkasıyla mı evleneceksin?”
İşte Fırat’ın yıllarca ertelediği gerçek karşısındaydı. O sevdiği kadınla olmasa hayatta evlenmek istemiyordu, ama ileri itelediği ama asla yok edemeyeceği bir gerçek vardı. Şimdi de sevdiği kadın ona bu soruyu soruyordu. Burası masal şehri değildi. Gerçeklerin yaşandığı topraklardı ve Fırat bu kızı masallarla uyutmayacak, gerçek hayata uyandıracaktı. Belki o zaman...“Evet,” dedi sıkıntı ile. “Sana yalan söylemeyeceğim Yaren. Ben daha çok küçükken bu ‘ağa’ sıfatı üstümdeydi. Oldum da. Babam gibi adaletli ve merhametli biri olmaya çalıştım. Ama... Bir gerçek var ki, şimdi tüm aşiret benim evlenmemi bekliyor. Ailem de dahil. Ben iteledim sadece, erteledim. Ama yok edemem. Birgün herkes ağzımdan son sözü bekleyecek. O gün geldiğinde onlara bir isim vermem gerekecek.”
“An-anladım,” deyip, arkasını döndüğünde, Fırat kolunu tuttu ve başını yana eğdi.
“Gidecek misin?” diye acıyla sordu.
“Hayır, burada Yaren olarak kalıp, okuluma devam edeceğim. Ama Dicle olarak, böyle bir evlilik yapamam, bana göre değil Fırat. Bu şekilde yaşayamam.”Fırat kızın kolunu yavaşça bıraktı, “Peki Yaren. Hoşçakal,” dedi sadece. Ne onu ikna etmek için bir şey söyledi, ne de durdurmak için. O kadere inanıyordu. Kader ona tekrar getirdiyse onu, elbet bir şeyleri de yoluna koyacaktı.
Kız ağır adımlarla ondan uzaklaşırken, adam elini soğuk duvara yasladı. Gözünden sadece bir damla yaş aktı ve “Bu sefer de gidiyorsun ama yaşıyorsun en azından ve döneceksin biliyorum,” diye mırıldandı.
***
“Urfa’ya ilk uçağa bilet istiyorum. Çok acil.”
“Maalesef hanımefendi ilk uçağımız sabah.”
“Ama baktım ben, akşam bir uçak daha var.”
“Onda da yerimiz yok. Üstelik kalkmak üzere.”İpek sinirle kadının önündeki zemine vurdu, “Bana bak benim kuzenim zor durumda, gitmem lazım. Canımın parçası o benim tamam mı? Olabilir, aynı kandan değilmişiz ama o benim kuzenim. Bunu koca Urfa karşıma gelse değiştiremez. Şimdi sen hemen o uçakta bana yer açıyorsun. Gerekirse pilotun yanı olur, hostes koltuğu olur, ay ayakta bile giderim. Hadi!”
Kız gözleri yuvalarından çıkmış bir şekilde bakıyordu İpek’e. “Hanımefendi yerimiz yok dedim anlatamıyor muyum?”
“Of! Benim bu akşam Urfa’da olmam lazım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM DÖKÜLÜYOR SANA - Doğu Serisi II -FİNAL
RomanceYüreğini kapkaranlık sularda bırakan küçük bir çocuk... O karanlık sulara altı yılını gömen bir kız... DİCLE VE FIRAT... Aktıkları yerler apayrı olsa da yolları bir yerde birleşecekti. Onları birleştiren ise yine o karasular olacaktı... Daha on seki...