Aditi olduğu yerde kalakaldı. Nasıl gitmiş olabilirdi. ''insan bir teşekkür eder ya da uyandırır giderken bana ne oldu sen kimsin falan der.'' diye düşündü. Bu yaptığına çok kızdı hatta aşırı sinirlenmişti. Aniden oturduğu yerden kalktı. Yıkık dökük harabe evin tüm katlarına kapıları olmayan tüm odalarına girip baktı. Harabede ki herkesi uyandırmıştı herkese onu sormuştu ama kimse görmemişti. Aditi Sid'i arıyordu. Onu bulamamıştı. Gözleri hiddetle doldu. Birden ağlamaya başladı. Aptal adamda kim oluyordu da Aditi'yi ağlatmıştı. Kendisine kızıyordu en çok onu kendi sığınağına getirmemeliydi.Annesinin acısını bile unutmuştu onu düşünmüyordu. Sid haklı çıkmıştı o gece dışarı kafasını dağıtmak için çıkmış çocuğu kafasına takmaya başlamıştı. Akşama doğru Sid harabeye geldiğinde Aditi'yi yastığa sarılmış otururken buldu. ''Ne yapıyorsun burada?''. Aditi solgun ve bitkindi ilk defa böyle görüyordu. Aditi yastığa kafasını gömmüş gözleri kapalı bir şekilde cevap verdi ''o gitti..... Sabah uyandığımda yoktu gitmişti.'' Sid üzüldü bu yıkık haline aslında komik görünüyordu gidip yanına çöktü omzuna yaslandı. ''Buluruz ya Hindistan tencere biz kepçe ararız !! kazan mıydı yoksa.''. Aditi Sid'in kafasına vurdu. ''Kazan avel. Nasıl bulucağız.'' gülüştüler. ''Ararız o gün ki mekana gideriz bakarız sorarız herkese. Bence buralarda bir yerdedir.'' Aditi Sid'e inanmak istiyordu. Sid ayağı kalkıp Aditi'nin elinden tutup ayağa kaldırdı. Omuzlarından tutup sarstı. '' Kendine gel tatlım. Eski haline dönmelisin. Bir gece de tanıdığın adam için bu kadar bırakma kendini ama söz bulacağım sana onu.'' göz kırptı. Elinden tutup dışarı çıkardı.
Bir kaç ay geçmişti kimse o çocuğu görmemiş duymamıştı. Aditi her gece o mekana gidip onu arıyordu. Herkese onu soruyordu tarif ediyordu ama kimse görmemişti. Sanki yer yarılmıştı da yerin dibine girmişti. Günler sıradan geçiyor her gün hatta her an onu düşünüyordu. Bazı geceler onu düşünmekten başı ağrıyordu. Her gece aç uyuyordu yemek yemiyordu. Her gece çocuğu rüyasında görüyordu. Tek kelime konuşmamışlardı ama neden bu kadar aklındaydı neyi merak ediyordu. Ses tonunu bilmiyordu adını dahi bilmiyordu. Yorgun düştü onu aramaktan bir zaman sonra bıraktı. Sid de kızıyordu artık kendisine sürekli birileriyle tanıştırıyordu. Aditi kimseyi istemiyordu. Yeni insanlar istemiyordu hatta onu bile istemiyordu artık. Ne kadar da ayıptı yaptığı hiç bir şey söylemeden çekip gitmişti. En çok da bu koyuyordu ona belli etmese de kimseye zoruna gitmişti. Sid'e ''Artık umurumda değil ya'' numaraları yapıyordu. Umurunda olmasa da gözleri her gittiği yerde beyaz tenli simsiyah perçemli saçlı çocuğu arıyordu.
Sid bilgisayar konusunda çok iyiydi. Arkadaşları sürekli ona bozuk bilgisayarlarını verip yapmalarını isterlerdi. İyi bir hacker olmanın yanında iyi bir tamirciydi. Bir sabah Sid ve Aditi Sid'in arkadaşına bilgisayarı teslim etmek için evden çıktılar. Şehir merkezine yakın büyük binaların olduğu bir eve gitmişlerdi. Aditi Sid ile birlikte eve çıkmak istememişti o dışarıda bekledi Sid eve gitti. Aditi sokakta yürümeye başladı. Yürüyüş yolunun sonunda yeşilliklerle dolu büyük bahçesi olan parka vardı. Sabah saatleri olduğundan hiç çocuk yoktu parkta hatta kimse yoktu. Bir bankta oturup etrafı izlemeye başladı. Kuş cıvıltıları kulağına çok hoş geliyordu. onları dinlerken karşısında duran salıncağa gözü çarptı. Aditi çok iyi bir çocukluk geçirmemişti çocukluğunu hatırladığın da yarım ağız gülümsedi. Kimsecikler yoktu parkta kalkıp salıncağa doğru yürüdü. Paslanmış demirlerine tutunarak sallanmaya başladı. Rüzgarın hafifçe yüzünü okşaması hoşuna gidiyordu. İleri geri sallandıkça mutlu oluyordu. Birden gözüne ileride ağaçların arasından bir şey takıldı. Ağaçların dibinde uyuyan biri vardı.Kalkıp yanına gidip bakmalı mıydı? Yeni bir bela almazdı başına. Hem yanında kimse yoktu Sid'i beklemeliydi. Gözü hala orada yatan kişiye takılıp kaldı. Salıncağı durdurdu indi gidip gitmeme konusunda emin değildi. Tekin biri çıkmayabilirdi belki de içip sızmış ayyaşın tekiydi. Tekrar salıncağa oturdu. Sid'in yanına gitmeliydi ayağa kalktı tam gidiyordu ki yatan kişi hareket etti. Tedirgin oldu Aditi'yi görmüş müydü acaba. Karar verip yatan kişiye doğru yürümeye başladı. Yaklaştıkça korkusu ve merakı daha da artıyordu. Aklına birden o çocuk aklına geldi ''yoksa o olabilir mi?'' diye düşünmeye başladı. Aradan kaç ay geçmişti onun burada görmesi imkansızdı ama yaklaştıkça kalp atışlarının hızlandığını fark etti. Yatan kişinin yanına gelince üzerinde büyük kahve tonların da bir örtü vardı. Örtü her yüzünü kapatmıştı. Korkuyordu ama dayanamadı ayağıyla dürttü. Ne hareket vardı ne ses. Eğildi örtüyü yüzünden çekti. Aditi şoka girdi şaşkınlığını gizleyemiyordu. Elliyle kendi ağzını kapatmıştı sevinç çığlıkları atmamak için. Tesadüf müydü yoksa tanrı onu bilerek mi buraya getirmişti.Oydu evet oydu bulmuştu onu. Yüzünde kocaman bir gülümseme''şükürler olsun, şükürler olsun.'' diye defalarca şükretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muson
RomanceBir devir kapanıyor. Yürüyorum sokaklar boş bugün herkes törende olmalı.Kaldırımlar da sararmış yapraklar var.Kocaman iri yapraklar.Üzerimde taba rengi parka hava serin ama parka giyilecek kadar değil..Sanki yürümüyorum adım attığımı hissetmiyorum,u...