~Taehyung~
"Yakaladım"diyerek tuttuğum tavuğu gıdakları ve çırpınmaları arasında havaya kaldırdım.
Yüzümdeki çocuksu mutluluk bulaşıcı olmalıydı ki karşımdaki kızın yüzünde güller açıyordu.
"Şükürler olsun"diyerek ellerini çırptı.Ardından onu izlediğimi fark etmiş olmalı ki yüzünden gülümsemesini sildi ve kollarını göğsünde birleştirdi.
"Gerçi dışarıdan da pek bir beceriksiz görünüyorsun.Yapamazsın sanmıştım"
Gözlerimi deviren taraf ben olmuştum bu sefer.Suyuma gitmek yerine her seferinde damarıma basıyordu.
"Dışarıdan yakışıklı olduğumu da söylerler"diyerek egomu okşamasını istemiştim.
Saraydaki kadınlar kendi aralarında dedikodumu yaparlardı ve bende ister istemez kulak misafiri olurdum.Alışmıştım.
Doğrusu hoşuma gitmiyorda değildi.
"İşte dış görünüş yanıltıcıymış"
Yüzüne alaylı bir gülüş yerleştirdiğinde cümleye yerleştirdiği sinsi anahtarı bulmuştum.
Zevksiz yada kör olmalıydı.
Benim gibi surata sahip olan birine bu cümleyi sarf etmek cesaret isterdi.Yoksa yalanından dolayı Tanrı'nın onu cezalandıracağına emindim.
İntikam ateşiyle tutuşarak yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim.
Tavuğu sıktığım ellerimi gevşeterek kaçmasına izin vermiştim.
"Ah!Elimden kaydı"
Sesimdeki yapmacıklığı anlamış olacak ki kaçan tavuğu yakalamak için hiçbir harekette bulunmamıştı.
Gözlerini sinirle dikmiş bana bakıyordu.Derin derin nefesler alıyor beni her an dövecekmiş gibi hissettiriyordu.
Öyle bir şeye kalkıştığı gün kapısına saraydaki tüm askerleri dikmeyi planlıyordum.
"Neden tavuğu bıraktın?"derken dişlerini sıkmış her kelimeyi bastırarak söylemişti.
"Elimden kaydı dedim ya"diyerek savunmaya geçtim.
"Sabun mu bu da elinden kayıyor?"diyerek bağırmasıyla gözlerimi büyüttüm.
Bir prense nasıl bağırırdı bu ukala kız?
Gerçi prens olduğumu bilmiyordu.Ben şuan onun gözünde bir sokak serserisiydim doğru.
"Neden bağırıyorsun?!Olan oldu işte"diyerek omuz silktim.
İki parmağına göz pınarlarına koyup bir süre gözlerini kapattı.
Bu sanırım kendini sakinleştirme yöntemi falan olmalıydı.
Kafasını yukarıya kaldırmış gökyüzüne bakarak mırıldanmaya başlamıştı.
"Cidden bay Namjoon beni öldürecek.O onun en sevdiği tavuktu"
"Neden altın mı yumurtluyordu?"dediğime karşılık gökyüzündeki bakışlarını çekmiş ardından yüzüme sabitlemişti.
"Sen beni sınamak için mi gönderildin?"
Sorduğu soruya cevap vermeli miyim diye düşünürken çattığı kaşlarıyla birlikte tekrar gökyüzüne bakmıştı.
"Kesinlikle bugün para alamayacağım"
"Kiminle konuşuyor o?"diye fısıldayarak bende gökyüzüne bakıyordum.
Sanırım delinin birine çatmıştım.Hemde kendi kendine konuşan delinin birine.
Aklına bir fikir gelmiş gibi aniden bana dönmesi ürkmeme sebep olmuştu.
Sarayda böylesine hareketli bir gün yaşamaya alışkın olmadığım gibi ani hareketlere de alışkın değildim.
Benim normal bir günüm odamda oturmak,üç çayımı içerken elimdeki 'kraliyet kuralları'adlı kitabı okumak ile geçiyordu.
Sağ elini bana uzatıp avucunu açmıştı.
Bende ne yapacağımı bilemeyerek yutkundum.Yaptığı hareketlere anlam veremiyordum ki.
Elimi yavaşça açtığı avcuna koyduğumda gözlerini devirerek elimi ittirdi.
"Paramı ver"
Gözlerimi kırpıştırarak aval aval ona bakarken "anlayamadım?"diye sordum.
Benden neden para istiyordu bu şimdi?
"Senin yüzünden tavuk kaçtı.Büyük ihtimal ile maaşımdan kesecektir.Kesilecek olan günlüğümü senden istiyorum.Anlamayacak bir şey yok"
"Serseriyim ben serseri"diyerek üzerimdeki tişörtün eteğinden kavrayıp hafifçe havalandırdım.
"Bende para ne gezer"
"Üzerindeki tişörtün yüzde yüz pamuk olduğunu anlamayacak kadar salak mı sandın sen beni?"demesiyle alaylı ifadesine baktım.
Cidden anlaşılıyor muydu?
"Hemde pamuk bu sıralar dudak uçuklatacak bir fiyata sahipken"dediğinde tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
Biz sarayda çoğu kıyafetimizi pamuktan özel dikim yaptırırdık.Dışarıya çıkarken bunu nasıl akıl edememiştim ki sanki?
"Çaldım ben bunu"diyerek kafamı hızla aşağı yukarı salladım desteklercesine.
Yalan söylemekten başka şansım yoktu.Elimden geldiğince sallayacaktım.Benim prens olduğumu anlaması demek büyük bir yasağı çiğnemiş olmam demek olurdu ki bunun sonuçlarını aklıma dahil getirmek istemiyordum.
"Hırsız mısın birde?"
Bana inanamayarak bakıyordu.
"Utanmaz herif!Birde utanmadan çaldım diyor!"
Duygu değişimlerine yetişmek çok zordu.Az önce şaşkınlıktan dilini yutmuş gibi bakıyorken birden cırlamıştı.
Manyak.
Ellerini tekrar saçlarından geçirdi.Ardından yakalarımdan hızlıca tutarak beni kendine çekti.Yüzüne eğilmemi sağlamıştı bu şekilde.
"Eğer burada ki çiftliklerden birinde bir şey kaybolur ve senin parmağın olursa o parmağını bir daha kullanamazsın"
Etkileyici ve korkutucu ses tonunu kullanmaya özen göstermişti sanki.Arkamda koca bir ülke olmasına rağmen ondan ürkmüştüm.
Yakamı bıraktı ve benim tersi yönüme ilerlemeye başladı.
Arkasında kalakalmış ben tekrar ne kadar sert bir kız olduğunu düşünüyordum.
Benim kim olduğumu bilmiyordu.Çok cesurdu ve hiçbir şeyi söylemekten çekinmiyordu.
Ellerimi tekrar cebime atarken nefesimi verdim.Saraya gitsem iyi olacaktı.Bugünlük bu kadar macera bana yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ukala Prens//Taehyung ✓
Fiksi PenggemarÜlkemin kurallarından birinde şöyle bir madde yer alırdı; Prens tahta geçene kadar halk tarafından tanınması yasaktır. 10.04.19 [bxg] Hayran kurguda#12 ~Tamamlandı~