Hermione kendini Ortak Salon'dan atarken tedirgince etrafa bakındı. Tüm bu hortkuluk meselesi, Voldemort, savaş ve daha nice sorun uyumasını engelleyerek genç kızı normalde yapmayacağı şekilde kuralları çiğnemeye zorlamıştı.
Okulun kapanmasına üç ay kalmıştı ve bu aynı zamanda Hogwarts'daki son ayları anlamına geliyordu. Eğitim hayatına oldukça önem vermesine rağmen son senesini okumayacak ve arkadaşlarıyla bir çeşit hortkuluk avına çıkacaktı.
Özellikle son zamanlarda Harry hep Dumbledore'un yanına gidiyor ve gelir gelmez her şeyi onlara anlatıyordu. Sonra birlikte Düşünseli'nde gördüklerini ve hortkulukları nerede bulabileceklerini tartışıyorlardı. Hermione çoğu zaman Sınıf Başkanı olarak kütüphanenin Yasak Bölüm'üne girerek aldığı kitapları gece yarısına kadar okuyor ve ipucu olabileceğini düşündüğü her şeyi not ediyordu.
Sonuçta tüm bu koşuşturma en çok Altın Üçlü'nün beynini, Hermione Granger'ı, yoruyordu. Bunların ortasında bir de okul kurallarını dert edemezdi. Hava alması gerekiyordu. Hemen şimdi.
Binadan çıkıp sert rüzgarı her zerresiyle hissedince ince hırkasına daha da sarıldı ve bir süre alışmayı bekledi. Daraldığını hisseder hissetmez pijamasını bile çıkarmadan saçını öylesine bir topuz yapmış ve ayağına terlikleriyle üstüne hırkasını geçirip kendini dışarı atmıştı.
Havaya biraz alışınca hasta olmamayı dileyerek yavaş adımlarla Karagöl'e doğru ilerlemeye başladı. Mehtap dingin sulara destansı bir güzellikte vururken ve doğanın sesi ön plandayken hemen bu huzur ortamına kapıldı ve adımlarını hızlandırıp soğuğu unuttu.
Karagöl'ün yanındaki büyük ağaca birkaç adım mesafesi kalmıştı ki bir hıçkırık sesi duydu. Nefesini tutup sessiz adımlarla ağaca ulaşıp arkasına gizlendi.
Biri içtenlikle ağlıyordu. Muhtemelen uzun süredir bunu yaptığı için ara sıra duruyor ve birkaç keskin nefesle küçük hıçkırıklara kendini bırakıyordu.
Hermione kafasını ağacın gövdesinden hafifçe uzatırken dudaklarından neredeyse bir şaşkınlık nidası dökülecekti. Hemen kendini toplayıp kafasını geri çekerken gördüklerini sindirmeye çalıştı.
Tamam, her şey yolundaydı. Sadece... Yaslandığı ağacın hemen arkasında sarışın bir çocuk ağlıyordu.
Adı Draco Malfoy olan sarışın bir çocuk.
Kararsızlıkla bir süre bekledi. En sonunda geldiği gibi sessizce gidip Malfoy'la uğraşmamaya karar vererek hareketlenmişti ki bunu biraz hızlı yaptığını fark etmesiyle buruk bir ses duyması bir oldu.
"Kim var orada?"
Aslında sessizce gitse Draco onu muhtemelen etrafta dolaşan bir hayvan ya da rüzgarın savurduğu bir dal olduğunu düşünebilirdi ama merakını yenik düşerek kendisine seni duydu bahanesini uydurdu ve arkasına döndü.
Birkaç uzun adımla Draco Malfoy'un yanına geldi ve kararsızlığını üstünden atıp sırtını dikleştirdi. Yan bir bakışla genç büyücüye bakarken merakı daha da artmıştı. Ağlamaktan kızaran gözleri, şişen göz altları, soğuktan moraran dudakları, titreyen çenesi ve sımsıkı sarıldığı montuyla berbat görünüyordu.
Hermione sesini bulunca konuştu.
"Neyin var Malfoy?"
"Sana ne Granger?"
Genç cadı gözlerini devirdi ve sarışın büyücüye yaklaşıp yere oturdu. Yakından daha kötü ve... Hasta görünüyordu.
Ani bir cesaretle elini çocuğun alnına götürdü ve bunu yapar yapmaz da ağzından bir şaşkınlık nidası döküldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sing me to sleep // dramione
Fanfictiondraco malfoy ve hermione granger'ın hayatı hiç olmayacak bir anda kesişti. *** #1 dramione 🥳 (13.08.2023) *** Başlama Tarihi : 28.04.2019 Tamamlanma Tarihi : ~