14. Bölüm

2.5K 173 180
                                    

Birkaç ay sonra...

Draco çantasına gerçekten gerekli eşyalarını ve odasındaki tüm parayla değerli aksesuarları atarken bir yandan da aklındaki şeyi tekrarlayıp duruyordu. Bunun ne getireceğini düşünmek istemiyordu, yoksa vazgeçerdi.

Dumbledore'un öldüğü günden beri Malfoy Malikanesi'ndeydi. Hayatı neredeyse eskisi gibiydi. Gününün çoğunu odasında geçiriyor, haftalık spor programlarının uyguluyor, ev cinlerinin hazırladığı uzun sofralarda yemek yiyordu. Her şey normal gibiydi. Ama bir yandan da normal olmaya hiç olmadığı kadar uzaktı.

Malikane Ölüm Yiyenler'in toplanma noktası olmuştu. Önceleri sadece toplantılarda buraya geliyorlardı ama son zamanlarda birkaçı burada kalmaya başlamıştı. Toplantılar sık sık oluyor, Karanlık Lord'un yüzüne durmadan bakmak zorunda kalıyordu.

Herkes Dumbledore'u Draco'nun öldürdüğünü sanıyordu. Bu saygınlıklarının bir kısmını geri getirmiş ve sadakatlerini sağlamlaştırmış olsa da Draco bir şekilde her zaman tetikteydi. Doğru düzgün uyuyamıyor, kabuslarla uyanıyordu. Odasının kapısına bir sürü kilit büyüsü yapsa da rahat etmiyordu. Ve tüm bunlardan çok daha kötüsü...

Hermione'yi düşünüp duruyordu.

İlk başta onun kendisine bakışını ve ikisinin arasında bir şey olduysa bile son bulduğunu düşünüyordu. Ama sonra bu aklından çıktı, şu anki düşünceleri kızın yaşayıp yaşamama olasılığına kayıyordu. Hermione'nin kendisinden nefret ediyor olması önemli değildi. Sadece onun hayatta kalmasını istiyordu.

Aptal değildi, dışarıdaki muggle doğumlu avının ciddi boyutlara ulaştığını biliyordu. Toplantılarda bu onaylanıyordu zaten. Peki ya çoktan Hermione Granger öldüyse? Draco bunun düşüncesiyle bile çılgına dönüyordu.

Birlikte fazla anıları yoktu. Ne yaşanmışlıkları fazlaydı, ne de başlamadan bitmiş ilişkileri. Ama bu küçük anılara bile tutunmak güzelken insanın daha fazla anı istemesi işten bile değildi.

Eşyalarını koyduğu sırt çantasının fermuarını biraz zorlansa da kapattı. Sonra da elini silkeleyip saçlarını önünden çekti. Son olarak siyah gömleğinin kollarını sıvadı ve psikolojik açıdan hazırlanmaya çalıştı.

Kaçacağı zaman kolaylıkla alabilmek için çantasını yatağının üzerinde bıraktı. Odadan çıkınca da her zaman yaptığı kilit büyülerini yaptı.

Olabildiğince sakin durarak Malfoy Malikanesi'nin loş koridorlarında ilerledi. Önceden bu koridorlar ışıl ışıl olurdu, ama artık ailenin içinde bulunduğu kötülükler evi karanlıkta bırakıyordu.

Annesiyle babasının odasının önünde durdu ve kapı koluna uzandı. Aslında kilitli olmasını bekliyordu ama kapı gıcırdayarak ardına kadar açıldı.

Yatak boştu.

Sabahın altısında nerede olabilirlerdi?

Draco planını unutup onlar için endişelenerek evin girişine doğru koşturdu. Hiç beklemediği bir manzarayla durakladı. Ölüm Yiyenlerin elinde üç kişi vardı. Yüzü şiş görünen Potter, aptal Weasley ve...

Hermione Granger.

Titrek bir nefes verirken yalpalamasını gizlemeye çalıştı. Yüz ifadesini soğuk tutmaya çalışsa da kızın gözleri kendi gözlerine baktığında yüzünün bir duygu seliyle kasıldığını hissetti.

Hermione ondan daha profesyoneldi. Buz gibi bakışları vardı. Ya da belki de artık ondan gerçekten nefret ediyordu.

Draco'nun geldiğini ilk Bellatrix gördü.

sing me to sleep // dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin