7. Bölüm

3.2K 198 213
                                    

Hermione yaptığı şeyin ne olduğunu anlamak için bile kendine fırsat tanımadan oradan uzaklaştı. Ucuz atlatmıştı ve tehlike geçmiş sayılırdı ama bu adrenalininin azalmasına hiç de yardımcı olmuyordu.

Kendini can havliyle Ortak Salon'a attıktan sonra yeni uyanan Ron'un bir şey demesine fırsat bırakmadan yatakhanelere yöneldi.

Merdivenleri koşarak çıktıktan ve kendini kimsenin olmadığı odaya attıktan sonra kapının kenarına çöktü. Birkaç derin nefes alıp sakinleşmeye çalışırken bir yandan da kendi kendine rahatlatıcı sözler mırıldanıyordu.

Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladığındaysa buna sinirlenecek hali bile yoktu. Aslında belki de sinirinden ağlıyordu. Şu an daha da güçlü bir şekilde yeni planlarla devam etmesi gerekirdi ama o burada oturmuş ağlıyordu. Üstelik kim için?

Ah, Draco Malfoy için.

Bunu yapmaması gerekiyordu. Hemen ayağa kalkıp gördüklerini Ron'a ve geldikten sonra da Harry'ye anlatması gerekiyordu. Sonra belki gider ve Draco'yu Dumbledore'a söylerdi. O da büyücünün planlarını öğrenir ve Ölüm Yiyen olduğu için onu... Azkaban'a gönderirdi.

Hermione bir an Ruh Emiciler ile Draco'yu yan yana düşündü. Anında tüyleri ürperirken elinin tersiyle ıslanmış yanaklarını sildi. Sonra tam kalkacaktı ki yaslanmış olduğu kapı hafifçe itildi.

Hemen ayağa kalkıp gelene baktığında Ginny'yi gördü. Kız kararsızlık ve endişeyle yüzüne bakıyordu.

"Seni ezdim sanırım, değil mi?"

Hermione tebessüm etti ve işaret ile baş parmağını birbirine iyice yaklaştırarak "Birazcık," dedi.

Ginny de gülümsedi ve arkasından kapıyı kapatıp Hermione'nin yatağına oturdu. Ardından ayakta dikilen arkadaşına hitaben konuşmaya başladı.

"Beni Ron gönderdi, biraz kötü göründüğünü söyledi."

Hermione de yatağa oturup konuştu.

"Vay canına, ağabeyinin böyle şeyleri fark ettiğini bilmezdim."

Ginny güldü.

"Aslında hiç huyu değildir ama bilirsin, son zamanlarda insanlar her şey için endişelenmekten kendini alamıyor."

Kabarık saçlı kız kafasıyla onayladı ve bir süre ortama sessizlik hakim oldu. Sonunda bu sessizliği bozup ağzındaki şeyi söyleyen kişi ise Ginny olmuştu.

"Bir sorun mu var, Herm?"

Hermione şöyle bir düşündü. Ona Draco'nun işaretini söylemeli miydi? Muhtemelen evet. Ama hâlâ içindeki bir parça umutsuzca bunu kabullenemiyor ve sanki sesli şekilde söylerse gerçek olacakmış gibi hissediyordu. Hem... Şu Azkaban işi sanırım onu biraz korkutmuştu.

Uzun bir sürenin ardından konuştu.

"Hayır."

"Bana pek öyle görünmedi ama. Gözlerin ve burnun kızarmış, ben gelmeden önce ağladığına eminim."

Kızıl cadı sözlerine devam etmeden önce arkadaşının elini tutup sıktı.

"Bana anlatabileceğini biliyorsun. Konu... Malfoy mu?"

Hermione belli belirsiz bir şekilde kafasını 'evet' anlamında salladı. Ardından sonunda anlatmaya başladı. Sözlerini bitirdiğinde ise ancak Ginny'nin gözüne bakabilmişti. Çünkü tüm bunlar esnasında onun ne düşündüğünü görmek zaten az kalan iradesini yitirmesine nesne olabilirdi.

Sahi, gözler ne ispiyonculardı öyle. Her duyguyu dışa vurur, adeta insanın aklından geçenleri bağırarak anlatırdı. Ne olursa olsun kimse bunu engelleyemezdi. Soğuk bakışlar ardına gizlense de gözler, belki küçük bir titremeyle duyguları belli ederdi.

sing me to sleep // dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin