Ekim 1986
"Parmaklarımın ucunu yakardın,
Kirpiklerini eğerdin bakardın,
Üşürdüm içim ürperirdi,
Felâketim olurdu ağlardım."Havalar iyice soğuk yüzünü gösterirken, Taehyung'ın içini titreten şey Namjoon'un yokluğuydu. Ne bir haber geliyordu ne de bir mektup. Umutlarını kaybetmekten korkuyordu. Gerçekleri yazdıktan sonra Namjoon'un ondan soğumuş ve uzaklaşma kararı almış ihtimali kaçtı?
Bugünlerde kendini kitaplara vermişti. Okuduğu her güzel satırda Namjoon aklına geliveriyordu. Güzel olan her şeyde onu hissediyordu Taehyung, sanki tüm güzelliklerin ham maddesi Namjoon'du. Gökyüzüne baktığında gülüşünü, bir yıldız kaydığında bakışını hatırlıyordu. Tanrım, gerçekten güzel olan her şeyden birazı Namjoon'a bulaşmış gibiydi. Ya da Namjoon her şeyi daha güzel yapmıştı. Seviyordu, ne kadar hayal etmeye çalışırsa çalışsın onu anlatmak için en uygun kelimeyi bulamıyordu. Çünkü yoktu.
Bazen aynanın karşısına geçip, hatları belirginleşmiş yüzünü inceliyordu. Hafif dolgun dudakları, bir kalemle çizilmiş gibi düzgün burnu ve hâlâ bir çocukmuş gibi her daim pembe yanakları vardı. Kaşları düz ve kirpikleri kıvrımlıydı. Namjoon kadar güzel miydi? Bunu çoğu kez düşünmüştü ama hiçbir şeyin onun kadar güzel olamayacağını biliyordu.
Belki söylediği gibi güzel değildi Namjoon, belki Taehyung'ın düşündüğü kadar göz alıcı bir güzelliği ve cazibesi yoktu. Sadece Taehyung onu böyle görüyor olabilirdi. Çoğu kez düşünmüştü, onu çok sevdiği için mi her şeyden güzel olduğunu düşünüyordu?
Bu konular karışıktı, aşk denen şey gerçekten çok dolanmaçlı bir yol gibiydi ve Taehyung, Namjoon elini tutmadıkça asla yolunu bulamayacak gibiydi. Sürekli yalpalıyor fakat tüm yollar Namjoon'a gidiyordu.
Çoğu şeye inanmıyordu Taehyung. Fakat Namjoon'u tanıdıktan sonra bir şeye emin oldu. Dünyada en güzel şey sevmekti. Umutsuzca ondan mektup beklerken günler su gibi akmıştı. Bu süre zarfında Taehyung öyle yalnız kalmıştı ki, sayfalar dolusu satırlar yazmıştı. Namjoon'u anlatan satırlar. Eli yorulsada kalbi onu anlatmaktan yorulmuyordu.
❁ཻུ۪۪⸙ ͎.
Namjoon kendini iyice işine kaptırmıştı. Aslında kaptırmış denemezdi sadece çok hızlı öğrenmeye çalışıyordu. Böylece geri daha erken dönecekti. Hatta bu sefer ihtimallerle değil, gerçeklerle dönecekti Taehyung'a. Tek çabası bunun içindi. Durmayıp dinlemeyip babasının onun için tuttuğu kemanistlerle keman çalmayı öğreniyor ve geliştiriyordu. Kim bilir, belki döndüğünde Taehyung'a fairytale çalardı.
Onun elinden tutup güzel caddelerde gezdirecekti. Ona en sevdiği sütlü çikolatalardan alacaktı ve ilk tanıştıkları günü hatırlayacaktı. Şaka gibiydi, bunu düşünürken gülümsedi. Sadece bir çikolatanın ardından doğan bu büyük sevgi inanılmazdı. Ki Taehyung hâlâ çikolatayı çok seviyordu. Namjoon tekrar gülümsedi. Sevdiğiyle çikolata yemeyi hayal eden ilk insan olabilirdi.
Hocasının önünde durup verdiği taktiklerle göre kemanını konuşturmaya devam etti. "Çok iyi gidiyorsun,sen çok başarılı bir öğrencisin." Namjoon karşısındaki ihtiyar fakat dinç duran adama gülümsedi. Uzun sayılamayacak beyaz sakalları ve aralarına ak düşmüş saçlarıyla tam bir sanatkâra benziyordu. Namjoon onu tanıdığı için çok memnundu.
"Teşekkürler efendim. "
Adam elindeki kağıtları ve divit kalemi büyük masanın üzerine bıraktı. "Şimdi senden bir şey isteyeceğim, hiçbir notaya bakmadan bana sevdiğin bir parçayı çal."
Namjoon heyecanına yenik düşüp gözlerinin büyümesine engel olamadı."Efendim, heyecanımı mâzur görün, henüz o kadar gelişmedim."
Adam ona yumuşak davranmak istedi ama yumuşak davranırsa denemekten vazgeçeceğini biliyordu. "Sana çal dedim, sadece dene."
Namjoon düşündü. Fairytale'in ritmi hafızasında çok net bir şekilde duruyordu. Zarifçe hareket ederek onu çalmaya başladı. Gözlerini kapattı ve kendini ritme verdi. İhtiyar adam, onun ne kadar yetenekli ve müziği yaşayarak çaldığını bir kez daha anladı.
Karanlık çöküp mumlar yakılmaya başladığında Namjoon, babasının onun için hazırlattığı yemekleri yedi. Sonra kendisi için ayrılan attı kendini. Şimdi bir kağıt ve bir kaleme sarılma vakti gelmişti. Bacaklarını yerde çaprazlayarak oturdu, küçük sehpada rahatça yazabilmenin başka yolu yoktu.
Ve şimdi, tüm içtenliğiyle bir mektup yazmak için kalemi eline aldı. Zor da olsa yazmaya başladı, kelimeleri dikkatle seçerek devam etti.
"Taehyung,
Beni özlüyor musun? Ben seni özlüyorum, düşünüyorumda sana ne kadar çok alışmışım. Benden bir haber beklediğine adım gibi eminim.
Taehyung, benden bir karşılık beklediğine de eminim. Affan Dede öldüğü gün yanıma geldiğinde, seninle beraber çatıya çıkmıştık. Aslında o gece her şeyi apaçık ortaya döktük biz. Ellerimizin birbirine ne kadar güzel kenetlendiğini gördüğümde anlamıştım zaten aramızdaki o güzel hisleri. Nasıl söylemem gerek bilmiyorum Taehyung, hep seni bekledim. Sürekli bekledim bana bir şeyler söylemeni. Aşka dair, bize dair bir şeyler söylemeni bekledim. Sana kızmıyorum Taehyung, bak bende o kadar cesaretli değilim. Ama sen bunu yaptın, ikimizin içindeki hisleri de gün yüzüne çıkardın. Teşekkür ederim Taehyung, teşekkür ederim beni bu karşılıksız olma korkusundan kurtardığın için.
Sahiden beni seviyorsun değil mi? Sende sürekli beni düşünüyor musun? Benimle ilgili hayaller kuruyor musun?
Ah Tanrım, ben bunları her gün yapıyorum Taehyung. Seni düşünmek bile beni güzel hissettiriyor.
En başından beri biliyordum.
Yemin ederim kokundan anlamıştım benim için herhangi biri olamayacağını.
O günden beri kokun burnumda. Her daim yenilenen bir parfüm gibi, gülleri kıskandırıyor.
Bana hissettirdiklerini seviyorum. Seni sevmek bile güzel Taehyung.
Sanırım artık korkmadan, çekinmeden söyleyebilirim değil mi? Seni seviyorum Taehyung, umarım şimdi beni düşünüyorsundur. Çünkü ben yatağıma uzandığımda seninle beraber el ele Anibes sahilinde gezdiğimizi hayal edeceğim. Sonra belki bir ağacın altında dinlenirken sohbet ederiz. Belki de kendimi kaybedip sana şiirler okurum.
Kısa sürede geleceğim, beni çokça özle. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nüktedan ;vmon
Short Story" Umarım kolların hâlâ güçlüdür. Sen geldiğinde omuzlarına öyle bir sarılacağım ki güçlü kolların bile beni tutmakta zorlanabilir. Seni seviyorum saklı çocuk " -Özlemiş bir Taehyung. •fairytale