ೃmütenahi

351 58 50
                                    

Şubat 1987

"Bilseydim odamın dört duvarı buz, Sensiz yatağımın kar olduğunu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bilseydim odamın dört duvarı buz,
Sensiz yatağımın kar olduğunu. "

Köşkteki davetin ardından toparlanmak ve işleri eski ilerleyişine sokmak, çalışanların bir kaç gününü almıştı. Patrick yokken köşkte çalışanlar işsiz kalmıştı, çünkü eğer Patrick yoksa köşkte yapılacak bir iş ve karşılığında kazanılacak para yoktu. Çok yorulsalardı mutlulardı, ne de olsa eski işlerine geri dönmüşlerdi. Her şeyin iyi ilerlediğini sanıyorlardı fakat Patrick hiç rahat değildi. Davet akşamı kalabalığın içinden ona seslenen ve dışarı attırdığı insanların bir sorun çıkaracağını biliyordu. Namjoon'da bunun farkındaydı. Yakında, çok yakında bir şeylerin dengesi allak bullak olacaktı.

Davet gecesinden beri içi hiç rahat değildi. Taehyung onu ne kadar affettiğini söylese bile Namjoon, Taehyung'ın onun yüzünden ağlamış olmasını asla kaldıramıyordu. Ona gülerken bile bakmaya kıyamıyorken, ağlarken bakmak zorunda kalmıştı ve bu onun yüzünden olmuştu. Ne yapsada kendini affetmiyordu. Hâlâ Taehyung'ın yüzüne karşı ona, onu sevdiğini söylememişti. Nasıl söyleyebilirdi ki! Onu gördüğünde tüm bedeni eriyiveriyordu sanki. Birdenbire dünyası o oluveriyordu. Bastığı yer ayaklarının altından çekiliveriyordu. Namjoon Taehyung'a bakarken kendini bulutların en üzerinde hissediyordu. Onunla konuşurken, bir ilahi dinliyormuşçasına huzurlu, ona sarılırkense büsbütün buz kesilmiş.

Bu yüzden ona 'seni seviyorum' diyememişti. Karşısında afallıyordu, aklı sadece onun söylediklerini algılıyordu. Gözlerine ona bakarken diğer her şey saydamlaşıyordu. Bir tek o vardı, bir tek Taehyung. Güneşten bir parça gibi Namjoon'u eriten, aydan bir parça gibi ışığıyla yok eden Taehyung. Namjoon olgun ve genç bir adamdı fakat, Taehyung'ın karşısında yeni doğmuş bir bebek kadar saftı, konuşmayı henüz çözememiş bir bebek. Onun elini tutmadan bile, eli ona uzanırken avuçları yanıyordu. Okuduğu her şiir sanki ona yazılmıştı, her şarkı onun için söyleniyordu, her roman onu anlatıyordu.

Sanki güzel olan her şey bir araya gelip Taehyung'ı oluşturmuştu.

Bugün köşkte işler çok olacağı için, büyük ihtimalle Taehyung'ın babası da buradaydı. Eğer babası burada ise Taehyung da burada olmalıydı. En azından Namjoon böyle tahmin ediyordu. Bugün de onu görmeye gözlerini açabildiği için yattığı yerden huzurla doğruldu. Bir anda aklına doluşan düşünceler istemsizce onun tekrar yerine uzanmasına sebep olmuştu. Dün gece uzun uzun bir şeyler hakkında düşünmüştü. Taehyung'ı uzun zamandır seviyordu, üstelik bu karşılıksız da değildi. Fakat bunu hâlâ kendi aralarında yaşıyorlardı. Namjoon onu sadece köşke gelebildiği zamanlarda görebiliyordu. Bazen babası onun köşke gelmesine izin vermiyor ve Taehyung bir bahane uyduramıyordu. Bu Namjoon'un canını sıkmaya başlamıştı.

nüktedan ;vmonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin