ೃgonca

302 56 43
                                    

Ocak 1987

"Karanlıkta bulutlar parçalanıyor,Sokak lambaları birden yanıyor,Kaldırımlarda yağmur kokusu,Ben sana mecburum, sen yoksun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Karanlıkta bulutlar parçalanıyor,
Sokak lambaları birden yanıyor,
Kaldırımlarda yağmur kokusu,
Ben sana mecburum, sen yoksun."

Taehyung uykusuz geçirdiği bir gecenin sonunda beklediği güne ermişti. Bugün babasıyla birlikte köşke gidecek ve orada babasına mutfak işlerinde yardım edecekti. Çok yorulacaktı fakat bunu dert etmiyordu. Namjoon'u gördüğünde yorgunluğundan bir eser kalmayacağını çok iyi biliyordu. Onun tek bir gülümsemesiyle içine bir ferahlık çöküyordu. Bu yüzden onu görmek için akşama kadar hiç durmadan çalışacaktı.

Sahiden onu çok özlemişti. Saçları giderken ki gibi kulak hizasında mıydı? Eğer gittiği yerde havalar sıcaksa yeni esmerleş miydi? Kısacası orada ne kadar değişmişti, çok merak ediyordu. Korktuğu bir şey vardı Taehyung'ın. Namjoon artık geç, bilgili ve yakışıklı bir adamdı. Yabancı diller biliyor, müzik aletleri çalıyor, kısacası kültürlü bir erkekti. Taehyung'ın ise hiçbir şeyi yoktu, onun sevgisinden başka. Çoğu zaman 'ya artık beni önemsemezse, artık benim gibi bir bilgisize gerek duymuyorsa' diye düşünüyor, büyük bir endişeye kapılıyor ve ağlayacakmış gibi oluyordu. Onsuz geçirdiği her gün bunu düşünmüştü. Onu başka biriyle görme ihtimali bile aklını, kalbini ve tüm bedenini derinden titretiyordu. Namjoon'un kolunda  onun boyuna yakın, uzun bukleli saçlı ve kırmızı saten elbisesi ile parlayan bir kadın görse ne yapabilirdi ki?

Sahi ya, yanına asil bir kadın ne kadar da çok yakışırdı Namjoon'un. Uzun kollarının altına güzel gülüşlü bir kadın, ne de yakışırdı. Taehyung bir anda bunları düşünürken buluyordu kendini. Ondan eksik hissediyordu, onu hak etmediğini düşünüyordu. Eğer böyle bir şey olursa, tanrı bilir, orada ölüverirdi. Dizleri çözülür, kalbi bu feryada asla dayanamazdı. İşte Namjoon'u başka biriyle düşünmek bile onu bu hâle getiriyordu.

Babası ile erkenden kalkıp köşkün yolunu tutmuşlardı. Uzun zaman sonra bu yolu yürümek, gurbetten memleket yoluna düşmüş gibi hissettiriyordu. Bu yol güzeldi, bu yol huzurdu. Çünkü yolun sonundaki kişi, bu dünyadan olamayacak kadar güzeldi Taehyung için.Yalnız o değil, ona giden yollar bile güzeldi. Bu yüzden Taehyung bu yolu yürümekten asla kaçınmazdı.

Köşke vardıklarında bütün büyük ve oldukça ağır demir kapıların hepsi kapalıydı. Kapılar uzun zincirler ile kilitlenmişti. Taehyung babasını takip ederek mutfaktaki çalışanların girebilmesi için açılan kapıdan köşke girdi. İçerideki zenginlik ve aşıklık hissi hâlâ aynıydı. İnsan burada kendini değerli hissediyordu, tavandan aşağıya doğru asılan ve pırlanta gibi değerli taşlarla süslenmiş avizeler gibi değerli ve önemli.

nüktedan ;vmonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin