"Çığlıklarını duymayan birine ihtiyaç duyuyorsun." dedim fısıldayarak.
"Benim hayatımda var olmuş olman bile fazlasıyla tebessüme neden. Kırk kez kırılırım da sana, yine en çok seninle sağlamlaşırım."
Sağa sola volta atan düşüncelerim ve küt küt atan kalbimle yutkunmaya çalıştım. Ama her yutkunmaya çalıştığımda iğne batıyormuş gibi oluyordu.
"Acıktın mı?" diye sordu birdenbire. Savaş'ın bir anda böyle sakinleşmesine anlam veremiştim.
"Acıktım."
"Hadi gel." dedi ve elimden tutarak kaldırdı.
Bugün böyle yapacaktım. Gururumu değil, kalbimi dinleyecektim. Bugün her şeyi Savaş'a ve akışına bırakacaktım.
Mutfağa geldiğimizde buzdolabından tavuk çıkardı.
"Tavuk sote sever misin?" dediğinde kafamı salladım.
İki tane kesme tahtası çıkardı. Ardından biber, soğan ve domates çıkardı.
"Sen şimdi bunları doğra, bende tavuğu doğrayayım."
"Tamam."
O tavukları kuşbaşı doğrarken bende soğanları, biberleri ve domatesleri doğradım.
Tavada kısık ateşte tavukları karıştırarak kavurduk. Suyunu biraz çektikten sonra soğanları ekledik.
1-2 dk kavurduktan sonra biberleri ekledim. Ardından domatesi, salçayı, baharatı ve tuzu ekledik. 1 bardak su ekledim ve etler pişene kadar kapağını kapattık.
"Böyle yemek yapabildiğini bilmiyordum." dedim ortalığı toplarken.
"Daha ne gördün ki?" dedi alaycı bir şekilde sırıtarak. Bende güldüm.
Etler yavaş yavaş pişerken sofrayı kurmaya başladım. Elime bir çatal alıp etlere bakarken Savaş birden arkamdan sarıldı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Savaş."
"Efendim?"
"Ne yapıyorsun?" dedim kafamı hafif yana çevirerek.
"Özledim." dediğinde yüzümde istemsizce bir gülümseme oldu.
Kimi kandırıyordum ki, aşıktım işte bu deliye.
Ona döndüm. Ellerini belime doladı.
"Alya, kimseye sana baktığım gibi bakmadım. Ya da kimseye sana sarıldığım gibi sarılmadım."
"Ama kimseye vermediğin zararı bana verdin."
"İşin içinde sen olunca kendimi kaybediyorum. Kızıyorum, kırıyorum, döküyorum. Ama seni görünce yine sakinleşiyorum."
"Peki ya ben? Sana beslediğim nefret bir anda uçup gitti sanki. Tüm geçmiş silindi gitti aklımdan."
Gülümsediğinde bende gülümsedim. Ardından yanık kokusu yüzümüzü buruşturmamıza neden olmuştu.
