*
"Ne yapıyorsan yap!" Nefes nefese merdivenleri inmeye başladım. Sahra'nın bakışlarını sırtımda hissediyordum ancak bakmak içimden gelmiyordu.
Arkadaşlarımı bahçedeki banklarda gördüm ancak onları bugünlük pas geçtim.
Otobüs durağına yaklaştığımda dışarı bir soluk verdim. Saat akşamüstüne geliyordu. Ben babamdan kalan birçok mal varlığına rağmen onun parası yerine aldığım bursu kullanmayı tercih ediyordum. Ancak bazı gerekliliklerden dolayı babamın mirasından yararlanmak zorunda kalıyorduk.
Telefonumun titreşim sesi kulağıma doldu. Sahra arıyordu. Meşgule attım.
Ona çok kızgındım. Nasıl olurdu da bile bile hiç haz etmediğim birisiyle görüşürdü? Hemde Sahra'ya karşı bir şeyler hissettiğinden emin olduğum birisiyle.
Kırmamak için ondan uzaklaşmam gerekiyordu.
*
"Al bakalım," Annemin bıçağın ucuyla uzattığı elmaya omuz silktim. Koltukta yan yana oturmuş bir şeyler izliyorduk. Annem izliyordu daha doğrusu.
Benim aklım Sahra'daydı. Hiçbir çağrısına dönmemiştim. Yarın dersimiz de yoktu onu göremeyecektim.
"Canım istemiyor anne, sağol." Annemin bakışlarını üzerimde hissettim. Kollarımı birbirine bağlamış koltuğa yaslanmıştım.
"Oğlum hasta falan mısın? Yemek de yemedin doğru düzgün."
Elini alnıma götürüp ateşime baktı. Parmaklarından tutup avucunu öptüm. Gülümsedi.
"Yok anneciğim, canım istemiyor." Kaşlarını kaldırdı. Elbette inanmadı çünkü normalde bana uzatılan hiçbir yiyeceği geri çevirmezdim.
"Gönlün mü hasta?"
Annemin sorusuyla duraksadım. Odada bir sessizlik hakim olmuştu. Belki de anneme anlatabilirdim. Bu ilişkimizin özelini başkasına anlatmak gibi bir durum olmazdı. Ben Sahra'yı özlüyordum.
"Anne, birinin yokluğuna alışmak yanlışına alışmaktan daha mı iyidir?"
Durdu. Kahve gözleri parladı. Televizyondan gelen hafif uğultu ve odadaki küçük akvaryumun motorundan gelen ses dışında hiçbir ses yoktu.
"Alıştığın birinin ne yokluğuna ne de yanlışına dayanabilirsin oğlum. Böyle bir tercih söz konusu bile değil."
Kafamı salladım. Sahra'yla 3 aydır tam anlamıyla sevgiliydik ve ben ona gerçekten alışmıştım. Bazı sabahlar kahvaltıya bize gelmesi, ben seviyorum diye dereotlu poğaça alması her zaman bana iyi hissettirmişti. Her ders yanımda otururdu. Saçlarının kokusundan derse odaklanamazdım.
"Biz Sahra'yla bugün tartıştık." Annem elindeki meyve tabağını ortadaki sehpaya bıraktı. Vücudunu tamamen bana döndürdü.
"Tahmin ettim. Benimle tartışsan böyle üzülmezsin. Dana seni."
Kıkırdadım. Annemin dizine kafamı koyduğumda elleri saçlarıma gitti.
"Bizim sınıfta bir çocuk var. Sahra'ya karşı bir şeyler hissediyor."
"Peki buna ne kadar eminsin? Belki de yanlış anlamışsındır."
"Hayır anne eminim. Sürekli ona bir şeyler soruyor, tek gördüğünde konuşmaya çalışıyor. Özelden güya dersle ilgili bir sürü mesaj atması da cabası. Beni yanında görüyor ama asla pes etmiyor. En sonunda elimde kalacak."
"Sakin ol paşam, kavga falan etmiyorsun sakın. Sen öyle birisi değilsin."
"Değilim de işte," Annemin onaylayan mırıltıları sonrası anlatmaya devam ettim. "Bu çocuk Sahra'ya bir mesaj atmış. Seninle bir şey konuşmak istiyorum temalı. Sahra da kabul etmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAVEYLA (TAMAMLANDI)
Ficção Geral"Çığlıklarını duymayan birine ihtiyaç duyuyorsun." dedim fısıldayarak. "Benim hayatımda var olmuş olman bile fazlasıyla tebessüme neden. Kırk kez kırılırım da sana, yine en çok seninle sağlamlaşırım."