-18-

50.6K 3.1K 132
                                    

"Onu daha önce hiç böyle görmemiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Onu daha önce hiç böyle görmemiştim."

Fırat'ın bir fısıltı halinde kurduğu bu kısa cümle odada bulunan dört kişinin düşüncelerinin ortak paydasıydı. Hiç biri, bir tanesi bile daha önce Hale'yi bu kadar perişan görmemişlerdi. Genç kadının üzüldüğünü görmüştü Fırat, Cesur saatlerce ağladığına şahit olmuştu ama bu hali... Bambaşkaydı. Yemiyor, içmiyor, konuşmuyor, yalnızca yattığı yerden tavanı seyrediyordu. Ara sıra uzun ağlama nöbetlerine tutuluyor, öyle zamanlarda hiç kimseyi yanına yaklaştırmıyordu. Bazen bir anda ayaklanıp kimsenin onu durdurmasına izin vermeden evden çıktığı oluyordu. Sonra geri döndüğünde her nasılsa daha perişan görünüyordu. Cesur onu takip edip nereye gittiğini görmek istese de Leylan ve Fırat buna engel oluyordu.

"Hiçbir şey anlatmıyor," diye mırıldandı Leylan umutsuz bir sesle. "Konuşmayı çok denedim ama tek bir kelime bile etmedi." Başını yanında oturduğu kocasının omzuna yaslayarak derince bir iç çekti. "Ne olmuş olabilir onu bu hale getirecek-"

"Sorma şu soruyu." Leylan'ın lafını yumuşak ama kesin bir ses tonuyla yarıda kesmişti Cesur. Çatık kaşları aklının karışık olduğunun en sağlam habercisiydi. "Düşünmekten kafamı yiyeceğim ama... Ama aklıma felaket senaryoları dışında bir şey gelmiyor. Anlamıyorum, daha bir hafta önce ne kadar mutlu, ne kadar neşeliydi. Böyle birden bire..." Durdu ve başını ellerinin arasına alarak saçlarını sıktı. "O sabah nereye gitti? Ne oldu o sabah da bu hale geldi bu kız? Düşünmekten kafayı yiyeceğim..."

Leylan onun sırtını sevgiyle sıvazlarken "Ne olduğunu elbette bulacağız," diye mırıldandı. "Ama nna bu halde yardımcı olamazsın. Sakinleşmen gerek." Uzanıp yanağına bir öpücük kondururken onun bu haline içinin burkulduğunu hissediyordu genç kadın. Hale'nin Cesur için ne kadar değerli olduğunu biliyordu, bu yüzden onun üzülmesini çok iyi anlıyordu. Ama bir zamanlar bir yerlerde artık hiçbir şeyin Cesur'u üzemeyeceği konusunda kendisine söz vermemiş miydi? Bütün bunları durdurması gerektiğini hissediyordu. Keşke bir şeyler yapmaya niyetlendiği her seferinde Hale'nin aşılmaz hüznüne çarpıp tökezlemeseydi.

Karısının küçük elini avucunun içine alıp bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalktı Cesur. Hale'nin yanına gidip son durumuna bakmaya karar vermişti. Ama tam merdivenlere yönelmişken birden bire durakladı. Yüzüne yarım bir tebessüm yayılırken "Hale..."diye mırıldandı. Günler sonra onu ilk defa odasının dışında, pijamalarıyla görebilmenin verdiği şaşkınlık ve umutla derin bir nefes aldı. "Kalktın mı canım?" diye sordu hemen. "İyi misin?"

Hale kendisine çevrilen gözleri görünce koşup odasına çıkmamak için kendisini tutmak zorunda kaldı. En kötüsü de abisinin gözlerinde gördüğü o umut dolu, sevecen ifadeydi. Canı zaten onu öldürürcesine yanarken bir de onların bu hallerini görmek genç kadını hepten tüketiyordu. Ama ne yapsındı? Başka türlüsü gelmiyordu elinden. Yiyemiyor, içemiyor, uyuyamıyor ve konuşamıyordu. Konuşamıyordu, çünkü Akın öyle bir birikmişti ki dilinin ucuna, ağzını açtığı an onun adını söyleyecekmiş gibi hissediyordu.

Mor BulutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin