"Hayır Kayra!" diye sesini yükseltti kadın. "Hemen o çikolatayı bırakıyorsun. Yoksa doğum günü pastasından yiyemeyeceksin!"
Henüz dört yaşındaki kızının peşinden koştururken bir yandan da bahçenin süslemesiyle ilgilenen çalışanlara talimatlar vermeye çalışıyordu. Deva'nın doğum günüydü bugün. Büyük kızı sekiz yaşına girecekti, bütün bu tantana onun içindi. Ayrıca küçük kızı Kayra, ablasını kıskanacağı için onun için de aynı güne bir doğum günü partisi ayarlaması gerekiyordu. Ve yapılacak onca işin arasında bu yaramaz kızın peşinden koşturmak Hale'yi perişan ediyordu.
"Kayra! Sana diyorum. Hemen buraya gel."
Küçük kız, annesinin ikazlarına aldırmadan evin içinde koşturmaya devam ediyor, üstelik bunu çok da eğlenerek yapıyordu. Bir yandan elindeki çikolatayı eline yüzüne bulaştırarak yemeye çalışması da cabasıydı.
Bir ara annesini kontrol etmek için arkasını döndüğüne ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Küçük bir şaşkınlık çığlığı eşliğinde bakışlarını tekrar önüne çevirdiğindeyse babasının gülümseyen suratıyla karşılaştı.
"Akın!" dedi ince ve hayat dolu sesiyle. Dayısının gözlerinin neredeyse birebir aynısı olan mavi bakışları neşeyle parladı. Masmavilerdi. Yüzüne dağılmış çillerle birleşip oluşturdukları manzaranın seyrine doyulmuyordu. En azından Akın için bu böyleydi.
Genç adam kızının yanaklarına sulu birer öpücük kondurduktan sonra "Akın değil, baba demelisin," diye uyardı onu. Son birkaç haftadır Kayra ona ısrarla adıyla seslenmeye başlamıştı.
Kara saçlarının lülelerini savuracak kadar belirgin bir şekilde omuz silkti küçük kız. "Ama annem sana Akın diyor," dedi dudaklarını büzerek. Babasının bu dudak büzüşe dayanamadığını adı gibi biliyordu.
Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı Akın. Ciddiyetini dağıtırsa Kayra'nın ona aylarca Akın diye seslenmeye devam edeceğini biliyordu. Çocuklar çok ilginçlerdi. İnsan onların bu kadar akıllı ve uyanık olmalarını pek beklemiyor, bu yüzden sık sık karşılarında gafil avlanıyorlardı. Fakat genç adam geçen seneler boyunca birkaç taktik öğrendiğini gururla belirtmek durumundaydı. "Ama sen bana baba demezsen kim diyecek cadım?"
Gülümseyerek başının yana eğdi Kayra. "Ablam der."
Akın ise suratına yapmacıktan hüzünlü bir ifade kondurdu. "O zaman ben de sadece Deva'ya cadım diyeyim," diye mırıldandı içli bir sesle.
Kaşlarını çatan Kayra'nın içinde parlayan kıskançlığı görmemek imkânsızdı. "Hayır!" diye itiraz etti hemen. "Tamam, ben de sana baba diyeceğim. Üzülme." Bu sırada küçük eliyle Akın'ın saçlarını okşuyordu.
İçine dolan sevgi seline dayanmak Akın için çok zordu. Yenilmesi sadece bir saniye kadar sürdü. Bir saniye sonra kızın yanağından büyük bir öpücük alıyor ve komik sesler çıkararak onu güldürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor Bulutlar
RomanceLacivert kitabından tanıdığımız Hale Zorbey'in hikayesi. Bu kitabı okumak için Lacivert'i okumanıza gerek yoktur.