Bölüm 11

625 284 28
                                    

Zilal'in Ağzından

Hoca biraz bocalasada ne kadar ciddi olduğumu farkettiğinden veya bana bulaşmak istemeyeceğinden olsa gerek sınıfa dönüp:"Iıı peki o zaman" demişti ki Sayha'nın:"Hayır hocam ben giderim." demesiyle hoca tekrar bana döndü. Yavaş ve bıtkın bir şekilde gözlerimi kapatıp nefes verdim. Karanlık ya karanlık nere gidiyosun gözünü sevim nereye? Sayha sıradan kalkıp hızla hocanın elindeki kağıdı alıp çıktı sınıftan.
"Aptal kal karanlıktada aklın başına gelsin!" derdim kendi kendime. Eşyalarımı toplayıp çantamı sırtıma attığım gibi çıkışa doğru yürümeye başladım. Tabi bir yandan da içimde birşeylerle savaş veriyordum. Tam okul çıkışından bir adım atmıştım ki:"Ya korkarsa?" dedim kendi kendime ve geri döndüm. Direk arşive inen merdivenlere yöneldim."Yer elması bizi düşürdüğü duruma bak."
Arşiv odasına ilerlemiştim ki görevli:"Giremezsin felan diye vıcılamaya başladı." tabiki aldırış etmeden odaya doğru yürümeye devam ettim. Götevli kolumdan tutunca sabrımın sonuna gelmiştik. Yakasına yağıştığım gibi koridorun duvarına yapıştırdım. Hayır sinir zaten tepemde. Neye uğradığını anlamadığı için korku dolu gözlerle bana bakıyordu.
-Ne dedin bi daha söyle.
-B-Ben fark etmedim Zilal.
-Güzel, diyip adamı bıraktan sonra arşiv odasına girdim. Tıkırtılar gelen rafa doğru ilerlemeye başladım. Telefonun fenerini yakmış ellerini raflarda gezdirerek yavaşca ilerliyordu. Bende sessizce peşinden gitmeye başladım. Rafın sonuna gelince;"Nerde bu lanet dosya" diye söylenmeye başladı. Oflayarak arkasını döndüğünde bir çığlık kopardı:
-Z-zilal napıyosun burda? Ödüm patladı. Ne zamandır beri arkamdasın?
- Uzun zamandan beri.
-Neden geldin peki?
-Gör diye.
-Ne? Dediğinde elinde suratıma tuttuğu telefonu alıp ekranına baktım ekranında kendi resmi vardı. Saçları dağılmış budaklarını uzatmış.

Bu şebek suratı bende gülümseme isteği uyandırsada bozuntuya vermeden konuşmaya devam ettim:"Tam tahmin ettiğim gibi şarjın bitmek üzere

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu şebek suratı bende gülümseme isteği uyandırsada bozuntuya vermeden konuşmaya devam ettim:"Tam tahmin ettiğim gibi şarjın bitmek üzere. Az sonra telefonun kapanacak flaşında." Telefonumu çıkarıp ona doğru sallarken;"Ekstra bir flaş iyi olur diye düşündüm. Powerbankım da var." Telefonumun flaşını açıp bende onun yüzüne tuttum. Gülüyordu.
- Peki bunu neden yapıyors..
- Eee nerelere baktın, nereler kaldı? Dedim elinde ki kağıdı çekip dosya ismine bakarken.
Yiğit'in Ağzından
Aybüke'yi bahçede beklerken arabasına ilerleyen Anıl'ı görmemle ona seslendim;"Anıl" kafayı kaldırıp bana döndü ve;
-Buyur
-Napıyon
-Napim okuyorum
-Aferin sana. Zilal'i gördün mü?
-Yoo, gitmiştir o bu saate Zilal mi kalır.
-Yoo okuldaydı az önce koridorda gördüm seslendim ama duymadı, diye ve bize doğru gelen Efe'ye döndüm.
-İyi gelir o zaman şimdi, dediğimde Efe;
-Gelmez. Arşive iniyordu.
-Nerden biliyosun.
-Çünkü o merdivenler birtek oraya gidiyo.
-Napcakmıș oraya, ne işi olur ki? Demiştim ki aklıma gelen şeyle gözlerim büyüdü;"Yok artık, hadi canım." dedim kendi kendime telefonu çıkarırken. Hemen tuşlayıp kulağıma götürdüm."Alo Aybüke" demiştim ki Anıl merakla:"O kim?" dedi. Sorusunu es geçerek konuşmaya devam ettim:
-Evet geldim.
-Tamam çıkıyorum.
-Tamam bekliyorum.
-Aybüke bişey sorcam Sayha nerde?
-Arşiv odasına gönderdi hoca. İnanmıcaksın ama Zilal o olmaz başkasını gönder felan dedi ama Sayha ben giderim dedi. Hem sen niye sordun?
-Hiç öyle, hadi kapatıyorum, gel.
-Tamam.
Telefonu kapattıktan sonra çocuklara döndüm :
-Gençler işimiz var.
Efe:
-Ne işi?
-Zilal'i arşive kitlicez.
Anıl:
-Neden ordan çıkınca bizi kum torbasına çevirsin diye mi?
-Bişe olmaz.
-Selam diyen Aybüke'ye dönüp gülümsedim:"Hoşgeşdin." dedim. O sırada Anıl:"Bu kim?" diye sordu. Gözlerimi devirip Aybüke'yle konuşmaya devam ettim:"Aybüke sen arabaya geç Çıt arabada huysuz biraz aşı oldu diye. Bizim çocuklarla az işimiz var bende geliyorum dedim hemen." Anıl bu sefer:"Çıt kim?" dedi. Aybüke anlamamış gözlerle bana baksada kafasını sallayıp ona uzattığım anahtarı alıp ilerlemeye devam etti. Çocuklara dönüp:" Gelin benimle"dedim lakin ikiside yerinden kımıldamadı. Onlara dönüp:
-Ne var? Dedim. Anıl:
- Niye böyle bişey yapıyoruz?
-Mutlu olsun diye.
-Ney? Karanlıkta kalmaktan niye mutlu olsun manyak mı bu çocuk.
-Orası onun karanlığı değil Anıl emin ol. Belki de aydınlığı
-Haplandın mı sabah sabah Yiğit ne diyosun.
-Hoşt ulan ben ne zaman hap kullandım.
-Bence şuan kelimelerin böyle bişey yapmışsın gibi duruyo yaklaş bana gözlerine bakcam.
-Anıl bellicem şimdi ebeni.
Biz tartışırken "Sayha mı?" diyen Efe'ye döndüm. Konuşmaya devam etti:"Az öne telefonda konuştuğun kişiye Sayha nerde diye sordun. Zilal'in konuşamadığı dilinin düğümü Sayha mı?" dediğinde olumlu anlamda başımı salladım. :"Gidelim o zaman." desi ve okula doğru yürümeye başladık. Arşive doğru ilerlerken Efe Anıl'a:
-Ne olduğunu sormayacak mısın?dedi. Anıl:
-Hayır çünkü anladım. Dediğinde Efe'yle şakınca birbirimize baktık. Efe tekrar Anıl'a dönüp:
-Ne anladın?
-Zilal'i kitlicez işte.
-Peki neden, onu da anladın mı?
-Bizi götümüzden tavana assın diye. Bilmiyorum orayı tam anlamadım. Aydınlık karanlık bişeler dediniz bende ipler koptu. Ama siz varsanız bende varım. Başımız yanarsa Yiğit ilk seni satarım haberin olsun. Dediğinde güldüm.
Okula girdiğimizde okul neredeyse boşalmıştı. Çocuklara dönüp:"Ben kameraları halledicem sizde görevliyi halledin. Kitleyip gelin." dedim.
Efe'nin Ağzından
Arşivin oraya indiğimizde Anıl'a dönüp:"Anıl git ve görevliyi oyala. Onu buradan götür. Yapabilir misin?
-Ayıp ediyosun. Göz okuyorum ben bu neki? Sahneyi abinize bırakın vr çocukları pistten alın." diyip görevliye doğru yürümeye başladı. Bende duvarın arkasına sinmiş onu bekliyordum. Görevlinin yanına ulaşınca:
-Kolay gelsin abi biz bi arkadaşı kitleyip çıkcaz.dediğinde sıkıntıyla elimle yüzümü sıvazladım.
-Ne?
-Ne, ne?
-Kardeşim ne diyosun?
-İyi yayılmışsın buraya, mekanda güzel, gitmeye de niyetin yok galiba.
-Ya kardeşim akşam akşam bela mısın?
-El kol yapma lan bana. Efe çok gerildim ben. "diye bağırınca elimle yüzümü sıvazlayıp onlara doğru yürüdüm:" Anıl burada mıydın? Kolay gelsin abi, kusura bakma arkadaş biraz anlarsın ya.
-Anladım, kardeşim. Belli zaten.
-Ee abi sen çıkmıyo musun, okul boşaldı.
-İçerde iki kişi var onların çıkmasını bekliyoru.
-Zilal'leri mi diyosun? Çıktı onlar. Şimdi Zilal'in yanından geliyorum ben.
-Ne diyosun hiç de görmedim çıkarken, son bir kere kontrol edip kitleyip çıkayım o zaman.
Tam kapıyı açıyodu ki;"Abi 34 Gz 521 plaka senin mi?" diyen Yiğit'in sesiyle adam da dahil hepimiz ona döndük.
-Evet.
-Ah be abi arabayı nereye park etmişsin. Sabahtan beri sahibini arıyorlar. Anons edile edile bi hal oldular.
-Ne diyosun, hemen geliyorum. diyip arşiv odasını kilitleyip hemen merdivenlere yöneldi. Bizde peşinden. Bahçeye çıkınca adam:"Ee hani kim anons ettirdi diyince Yiğit:" Çıkmayı başarmış demekki. Buradaydı az önce. "dedi adam geri dönmeye üşenmiş veya unutmuş olacak ki arabasına binip gitti. Anıl:"Nasıl oyaladım ama adamı." dediğinde göz devirdim. Yiğit'e dönüp:"Adamın plakasını nerden biliyosun?"
-Tanıyorum bu adamı. Bide arabasını hep aynı yere park ediyo göre göre ezberledim. Dedi. Anıl;"Madem tanıyosun niye sen halletmedin adamı bizi uğraştırıyosun." dediğinde Yiğit;"Kameradan sizin görüntülerinizi silip boş koridor görüntüleri yapıştırdım. Sen mi yapsaydın bunu?" dediğinde Anıl bana dönüp:"Adam resmen tek başına olayı çözdü. Şimdi görevli bizi okusada kanıtlayamaz. Görüyo musun aynı ben." dediğinde ufak bir kahkaha attım. Yiğit "neyse görüşürüz gittim ben" diyip gitti. Bizde arabalara yöneldik.
Yiğit'in Ağzından
Arabaya bindiğimde Aybüke Çıt'la ilgileniyodu;
-Geldin mi?
-Evet, Aybüke Sayha'nın annesini arayıp bugün sizde kalacağını söylesene.
-Ne, neden?
-Anlatıcam,sen dediğimi yap anlatıcam. Diyip arabayı çalıştırdım.
Zilal'in Ağzından
Sayha'nın "Buldum" diye bağırmasıyla ona doğru ilerledim. Dosyaya bakıp;"Güzel hadi çıkalım şuradan diyip kapıya yöneldim. Elimi kapı koluna atmamla kalmam bir oldu."Noluyo lan?" diyip birkaç kere daha kapı kolunu indirdim sonuç aynıydı. "noldu?" diyen Sayha'ya döndüm:"Kilitli"
-Nasıl ya?
-Kilitli işte Sayha ne nasıl?
-Gitmemiştir ya,diyip kapıya vurmaya başaldı;"Hey buradayız biz." Sıkıntıyla elimle yüzümü sıvazlarken birkaç adım geriye gittim ve:" Burdan çıktıktan sonra o dosyayı hocanın münasip bi yerine sokucam. Ya hayır ya senin gibi lavanta kokulu yer elmasıyla bu klişeyi yaşadığıma inanmıyorum." dediğimde bana dönerek:" Lavanta kokulu yer elması mı?" dedi. Başta gülse de sonuna doğru sesi yükselmiş ve kaşları çatılmıştı.
-Ne var yalan mı? diyince somurtmakla yetindi bi süre sonra:
-Aa arayalım birilerini gelip kurtarsınlar bizi.
-Tabi zeki kız hadi ara. Yerin dibindeyiz farkında mısın?
-Olsun ben deneyeceğim. Dediğinde hiç bișe demeden beklemeye başladım. Telefon kulağında biraz bekledikten sonra telefonu indirirken mahçupca bana baktı:
-Çekmiyo.
-Bütün klişeleri sırasıyla seninle yaşadığıma inanmıyorum. Bu lanet yerinde ışıklarını bi yapmadılar. Sanki elektriği yeniden bulacaklar. diye bıtkın bi şekilde sandalyeye oturdum ve telefonu ters çevirip yanımdaki sehpaya koydum, böylece Sayha'nın görüş alanı daha da artmıştı.

Sayha bağırmaktan ve kapıyı tekmelemekten bitkim düşmüş olacak ki en sonunda omuzlarını düşürüp ayaklarını sürte sürte yanımdaki sandalyeye oturdu:
-Burda kaldık.
-Ben bunu kabulleneli çok oldu zeki kız.dedim karşıya bakarken. Sonra aklıma gelen şeyle Sayha'ya döndüm:"Annenler"demiştim ki sözümü kesti:" Belki fark etmezler bile çok yoğun çalışıyorlar. "demesiyle tekrar önüme döndüm.

Önüme uzatılan bisküvi ile Sayha'ya baktım:
-Bişeler ye, su da var yanımda.
-İstemez sen ye, aç değilim.
Eline aldığı bisküviyi bu sefer ağız hızaman kaldırdı:
-Hayatta kalman için bişeler yemen lazım.
Elinde ki bisküviyi elime alırken;
-Bir ada da 3 aydır açlık savaşı vermiyoruz. dediğimde hiç bișe demedi. Uzun bir süre sessizlikten sonra:"Saat 10 olmuş. Resmen 3 saattir burdayız ve kimse yokluğumuzu fark edip gelmedi."dedi Sayha;" Beni fark etmezler, geceleri eve pek gitmem."dediğimde kafasını eğip parmaklarıyla oynamaya başladı:
- Öyle mi? Bende pek gitmiyomuşum baksana benide arayan kimse yok.
-Annenler çok yoğun çalışıyo demiştin.
-Evet öyle.
-Uyu istersen. Daha çabuk vakit geçer.
-Sen öyle mi yapıyosun? Dertlerinden uyuyarak mı kurtuluyosun. dediğinde
-Hayır, ben artık direk dert olacak şeylerden kurtuluyorum, dediğimde
-Ağır konuşuyosun, diye mırıldanarak önüne döndü.
🕛 🕠 🕝 🕞 🕓 🕟 🕔
Yine uzun bir süre sessizlikten sonra :
-Niye geldin peşimden, dedi
-Artık merak etmiyodun hani?
-Niye merak ediceğim şeyler yapıyosun?
-Sormayacaktın.
-Soracağım şeyler yapma o zaman Zilal. Ben senin istediğinde uğrayacağın otobüs durağın değilim. Bir şeye karar ver ve o doğrultuda ilerle. Evet psikoloji bölümü okuyacak kadar zekiyim ama seni anlayacak kadar değil. dedi ve diğer tarafa döndü. Uzun bir süre konuşmadık ikimizde. Tekrar bu tarafa döndüğünde uyuduğunu fark ettim. Bende kafamı duvara yaslayıp onu izlemeye başaldım. "Gidebilseydim, çoktan yapardım" dedim sessizce bir süre sonra bende uyuyakaldım.
🕛 🕠 🕝 🕞 🕓 🕟 🕔
Sabah kapının açılma sesiyle ikimizde uyandık. Sayha'nın kafası omzumdaydı. Benim kafam iste onun kafasının üstünde:"Yuh artık ama" dedim demekki bunlar sadece dizilerde olmuyo. Görevli kapıyı açıp içeri girince hızla ayağı kalktım. Sayha ise yeni yeni açıyodu gözlerini.
"Lan sen içeriyi kontrol etmeden niye kitliyosun kapıyı" dedim adama doğru yürürken. "Ama" demiti ki sözünü kestim:"Sus konuşma gereksiz." diyip çıktım odadan. Normalde sandalye üstünde uyuduğum için eve gidip saatlerce uyumam lazımdı ama kendimi dinç hissediyordum. Bende direk kantine çıktı. Kantine girdiğimde bizim yere baltım. Çocuklar gelmişti ve bişeler konuşuyorlardı. Bende yanlarına gidip oturdum.
-Selam. Yiğit başla abi laf sokmalarına saçma sapan imalarına hazırım. Anıl sende bana bi tost ayran al çok açım. dedim Anıl:"Alim kardeşim" diyip kalktı masadan. Bir kaç dakika sonra Anıl elinde tost ve ayranla dönünce:"Eyvallah" diyip bi ısırık aldım. Hepsi pür dikkat bana bakıyordu.
-Noluyo lan. Hepiniz bi hallerdesiniz. Yiğit hala laf sokmadın. Anıl senden tost istediğimde bende para istemedin kendin aldın noldu? demiş tem bi ısırık daha alıyodum ki Yiğit :
-Zilal, Derya dönmüş. dedi.

Zilal - Gölgenin çığlığı (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin