29. Bölüm

501 168 26
                                    

           #Yiğit'in Ağzından #

Zilal'in yukarı çıkması ile hepimiz kendimizi koltukları bırakmıştık. Uzun bir süre bir kanepede yan yana oturmuş karşıki duvara boş boş bakıyorduk. Anıl uzanıp önümüzde duran kumandayı aldı:"Televizyonu açayım da bari mal gibi gözükmeyelim."dedi.

Bir müddet sonra merdivenlerden Zilal inince üçümüz de kafamızı ona çevirdik. Gerçekten kurulmuş oyuncaklar gibi hareket ediyorduk. Zilal tam kapıdan çıkacakken bize dönmeden hafifçe kafasını yan çevirerek:" Clube gidiyorum gelmek isterseniz. "deyip hızla evden çıktı. Tabii ki biz de peşinden.

             #Zilal'in Ağzından #

Mekana girdiğimizde bara doğru ilerledim. Yiğit: "Yukarı çıkmayacak mıyız, locaya?" diye sorduğunda:" Hayır. Bugün aşağıda kalalım, burada takılalım." dedim. Yukarıda tek kalmak istemiyordum,kalabalığın içinde olmak istiyordum. Müziğin beynimin içindeki sesi susturmasını istiyordum. Bi şeylerin kafamı dağıtmasını istiyordum.

Bar taburelerinde ki yerimize alınca siparişlerimizi verdik. İnsanlar deli gibi dans ediyordu. Kaçıncı bardağı içtiğimi unutmuştum ama unutmak istediklerim hala aklımdaydı. Hafiften bi sersemlemiştim, belki bayağı bir sersemlemiştim ama Sayha bir an olsun çıkmıyordu aklımdan. Aklım çıkıyordu o çıkmıyordu.

Bara ters dönmüş, kokunu bara yaslamış dans eden insanları izleyen Yiğit'e bakarak:"Şu kadehin içinde boğulanların sayısının denizde boğulanlardan daha fazla olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam." dedim. Yiğit duruşunu bozmadan bana baktı:"Hala konuşmadın mı Sayha'yla." dedi.

"Konuşmadım, konuşmayı da düşünmüyorum." dedim. İstiyordum ama bunu yapmayacaktım. Bu sefer diğer tarafımda duran Efe:" Zilal onu da anlamaya çalışsan." dedi. Önümde duran kadehin ağız kısmında baş parmağımı gezdirirken:" Tamam belki haklı olabilir. Belki kimse böyle bir adamla olmayı tercih etmez ama benim kanatlarım yaralıyken aklıma uçmayı sokan oydu, şimdi öylece çekip gidemez. Şimdi oynamak istemiyorum diyemez. Ben yorgundum. Ben ona yorgunluğumu ve yaralarımı göstermeye çalışırken "yapabilirsin" deyip bana bunu inandıran oydu. Noldu sonra gözünü kapıya dikti hemen. Bu hikaye de benim payıma gidenlerin adımlarını saymak düştü. Tedavi ol diyorsunuz bana. Tedavi olması gereken onlar. Gidenler. Sırf onların istediği gibi biri olmadığım, beni bişeylere inandırıp sonra da yerin dibine soktukları için onlar tedavi olsun. Böyle insan sevilmez. "diyip bardağımı bir kez daha fondipledim.

Oynayan zeminlerden anladığım kadarıyla iyice sarhoş olmuştum. Neredeyse yatmak üzere olduğum bardan kendimi birazcık dikleştirdim. Yan tarafıma koyulan çantayla o tarafa döndüm. Yiğit ne ara kalmıştı yanımdan? Sayha'yı görmemle gözlerim istemsizce büyüdü. Sanırım yine halisülasyon görüyordum. "Tabi tabi, geliceksin tabi yoksa son akıl kırıntımı nasıl kaybedicem. Rüyalarım yetmedi çünkü. Hoşgeldin gönül sızım" dedim ona bakarken. Gözleri özlem doluydu bu bakış nerede görsem bilirdim.

-Zilal, dedi mahçup bir şekilde.

-Oooo, konuşmalı felan bide, sarılabiliyor muyuz? Derken ayağa kalkmaya çalışırken neredeyse düşecekken Sayha beni tutunca kafamı kaldırıp ona baktım burun buruna geldik:

-Sen, gerçeksin, dedim.

-Tabiki gerçeğim,dedi.

-Ooo dedim Sayha Hanım yolunuzu mu şaşırdınız?

-Benim yolum sensin, dedi net bir ses tonuyla. Daha sonra:

- Defalarca seni aradım. Neden açmadın?

-Ne diyecektin, ayrılık konuşman istediği gibi olmadı mı?

-Ne ayrılması. Bak ben özür dilerim. Çok özür dilerim, saçmaladım. Çok saçmaladım ama sen tanıdığım hiç kimseye benzemiyorsun. Sanırım bu beni biraz korkuttu.

Zilal - Gölgenin çığlığı (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin