CAVE - Definitely
Bezi tekrar suya daldırıp çıkardım ve tüm gücümle sıktım, nemli bez ile omuzlarımı ve koltuk altlarımı sildikten sonra tekrar suya daldırmıştım ki bir şeylerin yere düşme sesiyle Stark'a doğru döndüm. Sonunda uyandı.Bezi bırakıp ellerimi suyun içinde yıkarken ayağa kalkmaya çalışmış olmalı ki akünün hareket etme sesiyle tırnaklarımın içini temizlerken "Yerinde olsam bunu yapmazdım." deyip göz ucuyla ona baktım. Aküyü fark ettikten sonra kabloların göğsüne gittiğini de anladı ve göğsünün üzerindeki sargıyı koparmaya başladı.
O gün bize saldıran teröristler Tony Stark'ı hayatta tutmam için beni hayatta bırakmışlardı. Onu hayatta tutarsam beni serbest bırakacaklarını söylemişlerdi ama şimdi de uyandığında Stark'ın yapacağı bir şeyden sonra serbest bırakılacağımı söylüyorlardı. Gözlerimi devirdim, büyük ihtimalle birkaç gün sonra tecavüze uğrayıp leşi kenara atılan ve asla bulunamayan doktor olacağım.
Küçük mangal tarzı şeyde yemek demeye bin şahit gereken şeyi ısıtırken "Onlardan biri misin? Tabii ya, yoksa burada ne işin olurdu." dediğinde dudaklarımı ıslatıp "Doktorum ve senin ameliyat edilmen gerekiyordu. Sonuç olarak bu mağarada en az senin kadar esirim." dedim ve göz ucuyla ona bakıp tekrar yemeğe döndüm, sanırım ısınmıştı.
"Beni sen mi ameliyat ettin, bu şey ne? Ne yaptın bana?" diye sorduğunda gözlerimi devirdim ve yemeği ateşten alıp onun önüne bıraktım "Hayatını kurtardım." dedim ve yerime geri oturup ateşi izlemeye başladım.
"Çıkarılabilecek tüm şarapnel parçalarını çıkardım ama daha çok var." deyip burnumu çektim "Kalp kulakçık boşluğuna ilerliyorlar." deyip uzandım ve küçük cam şişeyi elime alıp salladım. İçindeki şarapnel parçaları şıngırdarken "Hatıra olarak saklayacağım." deyip ona uzattığımda elimdekini alıp incelemeye başladı.
"Daha önce de görmüştüm, gönüllü görev yaptığım birkaç yerde." gözümün önüne gelen yaralı çocuklar ve yaşlılarla başımı iki yana salladım "İnsanı öldürmesi bir haftayı buluyor." dediğimde göğsüne bakıp "Bu ne?" diye sorduğunda dirseklerimi dizime yaslayıp ona baktım.
"Araba aküsüne takılı bir elektromıknatıs." topuzumdan dağılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken "Şarapnel parçalarının kalbe girmesini engelliyor." dediğimde üzerine geçirdiği kapşonlunun fermuarını çekip göğsünü örttü.
Odayı gözüyle tararken kamerayı fark ettiğinde gülümsedim "İzleniyoruz, gerçi sen kameralara alışıksındır ama." deyip alayla sırıttığımda gözlerini devirdi "Sence bu komik mi?"
"Konuşmak yasak mı?" diye arabadaki konuşmasını taklit ettiğimde yeniden gözlerini devirdi "Neredeyiz?" diye sorduğu anda kapıdan gelen sesle irkildim.
Yeniden başlıyoruz.
"Ayağa kalk, hadi ayağa kalk." dedim ve yanına gidip koluna girdim "Ben ne yaparsam onu yap." dediğimde çatık kaşlarıyla bana baktı "Ellerini kaldır." dediğimde hala o bakışlarla ellerini kaldırdığında bende kaldırıp kapıya döndüm.
"Onlar benim silahlarım." dediğinde kaşlarımı çattım "Lütfen konuşma, sadece dur." dediğimde adının Abu Bakaar olduğunu öğrendiğim adam ayala konuşurken bize doğru yaklaştı. Konuşmasını bitirdiğinde bana işaret edince dudaklarımı ıslatıp "Sana hoş geldin diyor 'Amerikan tarihinin en büyük kitle katili' dedi." dediğimde tekrar konuştu "Onur duymuş." diye tekrar çevirdim ve gözlerimi adama diktim. O konuşurken ben cümle cümle çevirmeye başladım "Ona füze yapmanı istiyor."
"Tanıtımını yaptığın Jericho füzesini." dediğimde bana uzattığı kağıdı aldım. Sanırım bahsettiği füzenin resmiydi. Kağıdı Tony'e uzattım "Bunu." Tony resme baktıktan sonra gözlerini Abu Bakaar'a diktikten hemen sonra gözlerimi sıkıca kapatmama sebep olacak cevabı verdi.
"Reddediyorum."
-
Sonunda güneşi görmenin etkisiyle gözlerimi kısıp elimi gözüme siper ettim, çöl gibi kuru bir yerdi ama bulunduğumuz yer fazla taşlıktı. Stark'ın kafasındaki örtüyü açtıklarında az önce benim gibi güneşi yadırgayıp bir süre sonra gözü güneşe alıştığında etrafı inceleme sırası ondaydı.
Arkamızdaki şapkalı adam "Yürü." diyerek Tony'i ittirdiğinde hızlıca onun koluna yapışıp düşmemesini sağladığımda kucağındaki aküyü daha sıkı kucakladı ve yürümeye başladı.
Düzlüğe indiğimizde kenara yığılmış silah ve patlayıcılara bakakaldım hepsinin üzerinde Stark Endüstri yazıyordu, kaşlarımı çatıp Tony'e baktım. Teröristlere silah mı satıyor? Ama içeride kendi silahlarını gördüğünde o da şaşırmıştı. Gözlerimi kapattım, neyin içine düştüm ben!
Abu Bakaar yeniden konuşmaya başlayınca bende hayatta kalmamı sağlayan görevimi yapmaya başladım.
"Ne düşündüğünü bilmek istiyor?"
"Burada silahlarımdan çok var." deyip gözlerini ayırmadan Abu Bakaar'a bakmaya başladı.
Küçük adımlarla yer değiştirirken konuşmasını bitirir bitirmez "Diyor ki, Jericho füzesini yapmak için ne gerekiyorsa varmış." gözleri bana döndüğünde devam ettim "Gerekli malzemelerin listesini çıkarmanı istiyor." dememle Abu Bakaar aniden konuşmaya başlayınca gür sesiyle irkildim. Sustuğunda "Hemen çalışmaya başlasan iyi olur. İşin bitince seni serbest bırakacakmış." dedim ve kaşlarımı çatıp Abu Bakaar'a döndüm "Peki ya ben?" diye sorduğumda gözlerini devirdi "Sende serbest bırakılırsın." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.
Çocuk bile inanmaz buna.
Stark onun uzattığı elini sıkarken gülümsedi ve yarım ağız "Bizi bırakmayacak." dediğinde bende yalandan gülümsedim "Kesinlikle."
Bizim gülümsememize Abu Bakaar'da sırıtmaya başladı ve elini kendine çekerken bana göz kırptı "Bu akşam yemeğinde Raza'ya katılmaya ne dersin?" diye sorduğunda başımı kibarca iki yana salladım "Bay Stark'a yardım edersem işi daha kolay biter." dedim ve gergince yumruklarımı sıktım.
Bizi tekrar mağaradaki odaya kilitlediklerinde gidip kendime bir bardak su doldurdum "Seni aramaya başlamışlardır, değil mi?" diye sorduktan sonra kendime gözlerimi devirdim "Arasalar ne olur ki? Bizi burada asla bulamazlar." dedim ve bardağı bırakıp ona doğru yürümeye başladım.
"Az önce gördüğümüz senin mirasındı." dedim ve sinirle yanına çöktüm "Hayatının başarısı bu katillerin elinde." deyip alayla sırıttım "Cidden böyle ölmek istiyor musun? Çünkü ben istemiyorum." dediğimde tepkisizce ateşi izlemeye devam ettiği için ellerimle yüzümü ovuşturdum. Bu adam dahi değil miydi? Bir yolunu bulması gerekmez mi? Dahinin yanında acayip egoist olduğu da aklıma geldi.
"Muhteşem Tony Stark bu şekilde mi ölecek?" diye sordum sinirle "Son meydan okuman böyle mi olacak?" diye devam ettiğimde gözlerini ateşten çekmeden "Niye uğraşayım ki? Sonucunda beni öldürecekler." dedikten sonra gözlerini kıstı "Onlar öldürmese bir hafta sonra öleceğim." Omuz silktim "O halde bu senin için önemli bir hafta." dediğimde kahverengi gözlerinde kısa bir parıltı gördüm. Tanrım, umarım aklına bir fikir gelmiştir yoksa burada iğrenç bir şekilde öleceğim.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAVE → Tony Stark
FanfictionTony Stark, 2008 yılında Afganistan'da kaçırıldığında birkaç dil bilen Doktor Angelique'de onunla birlikte esir alınır. Mağarada başlayan bu kader yoldaşlığının evlerine döndüklerinde nasıl bir hal alacağını ikiside bilmiyordu. Emin oldukları tek şe...