1.Kitap:17.Bölüm

553 62 77
                                    

Aramıza yeni katılan canlar hoş geldiniz, gönlüme sefa getirdiniz. Okumaya başlamadan önce YILDIZa basmayı unutmayın, iyi okumalar. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


CEHENNEM ASANSÖRÜ

17.BÖLÜM: 

     Ekrandaki bakışlarım kısılarak gözlerimin içi yanmaya başlamıştı. Gözlerimi kısmaktan göz çevremde acı hisseder olmuştum. Bu süre zarfında ekrandaki sürenin dolmasını bekliyordum. Oturduğum sandalyeyi geriye doğru iterek arkadaki masaya yaklaştım. Dakikalardır sürenin dolmasını beklediğimden artık sıkılmıştım. Kontrolü elime aldığımda klavyeden gerekli tuşlara basıp daha hızlı bitmesini sağladım.

"Efendim akşamdan beri çalışıyorsunuz. Gerisini ben hallederim. Artık odanıza çıkarak dinlenin lütfen." Dikkatim ekranda olduğu için Ally'ye bir cevap verme girişiminde bulunmadım. Bu iş artık bitmeliydi, kaç saattir bunun üzerinde çalışıyorduk. Kafam masaya doğru eğik olduğu için burnumun ucuna düşen gözlüğümü parmağım ile geriye ittim. Ekrana bakmaya devam ettikçe boynumdaki sızı beni zorlamaya başlamıştı ve artık dayanamayacağım noktaya ulaşmak üzereydi.

"Ally devam et." Sırtımı arkaya, kafamı sandalyenin başlığına yaslayarak geriye attım. Bu hareketimle birlikte boynumdaki ve sırtımdaki sızı bir nebzede olsun azalmıştı. Parmaklarımı şakaklarıma çıkartıp oraya masaj yaparak gözlerimi kapattım. Beynim ve vücudum artık dinlenmem gerektiğini gösteriyor olsa da ben alışkındım böyle yaşamayı.

      Benim düzenli bir hayatım olmamıştı. Benim hiçbir zaman uyku saatim olmamıştı.

      Günlerim hep birbirinin aynısıydı, bu koca evrende tek başıma yaşayışımdan uyku benim için vücudumun tükenip köşeye bir yere sızmasıydı. O yüzden kendime akşam oldu artık uyumam gerekiyor diyemiyordum. İnsan yalnız kaldığında uyku sadece bir süre çıkış, zamanın ölümü oluyordu. Bir süre sonra o da artık bir yalnızlık haline geliyordu. Sabah uyandığımda hiç bir zaman kahvaltı yapayım diyemezdim. Karnımda acıkmazdı zaten. Yiyemezdim bir şeyler, şu boğazımdan o lokmalar geçmezdi. Sanki onlarda nefes arıyor gibiydi.

      Gözünü kapattığında da gözünü açtığında da ıssızsan ruhunu bu ıssızlığın içine kaptırıyordun. Gözler ıssızlaşıyordu. Nefes ıssızlaşıyordu. Sesin bile ıssızlaşıyordu. Dudağını hareket ettirirken sesin bir fısıltıdan ibaret oluyordu. Tüm benliğinle o ıssızlığın içinde yok oluyordun. Oysa ki; insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey yalnızlıkken, yalnızlığın içinde de yaşayamayacak kadar insan arıyordu.

     Ally benim bir ıssızlığımın içinde doğan bir ıssızlığımdı. Sesiyle, yaptıklarıyla, benimle konuşmasıyla ve ruhuna işleyişiyle var oluşun simgesi oluyordu. İnanıyordun öyle bir varoluşa ama öyle bir varoluş ki bu ıssızlığım içindeki ıssızlığım işte. Vardı ama yoktu. Ruha en iyi gelen şeyin sarılmak olduğu bu dünyada sarılmayacağım kadar ruhu olmayan bir varoluştu o. Yalnızlığım içinde en çok hissetmek istediğim o sıcak bir nefesi hissedemeyeceğim kadar ıssız bir ruhtu onun ki.

Cehennem AsansörüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin