4☆Küçük Kelebek

288 40 128
                                    

Keyifli okumalar. :)


" Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun" der Gorki:
İzahını Sartre yapar;
" Uyursan gece biter, uyuyamazsan sen."
Son noktayı Freud koyar:
" Çok uyumak kaçmaktır, uyuyamamaksa yakalanmak."
☆☆☆

22 Ocak 2019

Küçük ayaklarımla bahçedeki kelebeklerin peşinden koşarken nefes nefese kalmıştım. Gözlerim küçük kelebeğe takıldı. Annesiyle beraber, o da benimle kovalamaca oynuyordu. Gözlerimden çıkan hayranlığı engelleyemedim. Tek başına uçmak istiyor gibiydi ama annesinin şefkatiyle beraber, sıcak kanatları altında yaşamaktan da vazgeçemiyordu. Ne kadar güzellerdi...

Onları kovalamayı ve gözlemlemeyi seviyordum. Küçük kelebek her ne kadar belli etmese de onun da bu kovalamacadan zevk aldığını biliyordum.

O kadar çok eğleniyordum ki annem beni çağırmasaydı, saatlerce küçük kelebekle oyunlar oynayabilirdim.

"Bu kadar yetmez mi küçük kelebeğim?" Kafamı hızlıca iki yana salladım. Bu kadar çabuk bitmemeliydi. "Ama ders çalışmamız lazım. Dersimiz bitince birlikte oyunlar oynarız. Ne dersin?" Konuşurken öyle güzel Güneş gibi gülümsemişti ki... Bu gülümsemeye asla hayır diyemeyeceğimi biliyordum.

Gözlerim, daldan ayrılan küçük kelebeklere kayınca annemin söyledikleri kulağımdan çıktı. Ama gülüşünün izi asla ruhumdan silinmeyecekti.

"Anne, sence bende küçük kelebek gibi uçabilir miyim?" dedim daldan ayrılıp annesiyle uçan kelebeği işaret ederek.

"Bunu seninle konuşmuştuk diye hatırlıyorum," diye mırıldandı.

"Ama anne, baksana." Elimle kelebekleri işaret ettim. "Annesi onun yanında. Ne zaman düşecek olsa ona yardım ediyor. Asla onu bırakmıyor. Sende benim yanımdasın, ben niye uçamıyorum? Yoksa sen beni tutamaz mısın?" diye sordum, konuştukça dolan gözlerimle. Dolarken yağan damlaları engelleyemedim. Bir bir düşmeye başladılar. Annemin beni tutamadığının düşüncesi bile, beni mahvediyordu.

Annem, kıyafetlerini önemsemeden benim karşımda dizlerinin üstüne çöktü. Elini incitmekten korkarcasına kaldırıp minik damlalarımı temizledi. Temizledikten sonra izinin kurumasına izin vermeden yanağıma küçük bir buse kondurdu.

"Kaç yaşında olursan ol, ben seni her zaman düştüğüm yerden kaldırırım. Sımsıkı sarılır, kokunu içime çekerim. Eğer olur ki seni tutamazsam, senin düşüşünü yavaşlatmak için senden önce düşer, üzerime düşmeni sağlarım, minik kelebeğim." Yüzüme öyle bir bakıyordu ki... O an her bir zerremle, küçük kalbimde bir korkunun daha filizlendiğini hissettim.

"Ya beni bırakırsan, ne yaparım o zaman?" dedim üzüntüden kısılmış sesimle.

"Ben nefes alsam da almasam da hep yanındaydım. Minik kalbinin tam ortasında," derken eline öpücük kondurup kalbime bastırdı. "Aklının en iç tarafında." Eline bir öpücük daha kondurup saçlarıma bastırdı. "Ruhunun her bir parçasında." Bu sefer elini bastırmaktansa dudaklarını şah damarına bastırdı. Daha fazla dayanamadım, sımsıkı sarıldım. Ayrıldığımızda bana, güneş gibi gülümsemesiyle bakıyordu. Gözleri arka tarafımdaki bir noktaya takıldı. Yavaş yavaş güzel gülümsemesini kaybetti. Dudaklarının kıvrımı her azalışında içimde buzlar oluşmaya başlıyordu sanki. Ürperti ruhumu sararken kollarımı birbirine bağladım.

"Hadi içeri-" Cümlesini tamamlayamadan, aramıza yoğun karaltı geçti. Canavara benzediğini gördüğümde, küçük aklımın bana oyunlar oynamasını diledim. Bir anda annemle birlikte her şey karardı. Küçük parmaklarımı onu bulmak için kaldırdım. Dünyam, hayatım sonsuzluğa sürüklendi. Bu sürüklenişte sanki içim daha da soğumuştu. Gözlerim ileriye uzattığım ellerime kaydı. Şimdi eskisi kadar küçük değillerdi. Ama kanlar, olduğu yerdeydi.

Yeryüzündeki YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin