2☆Yağmurun Hissi

452 55 365
                                    

Keyifli okumalar. :)

Aurora, Runaway.


Kimi iyi bir dost olduğumu söyler, kimi ise soğuk ve mesafelidir der. Aslında beni anlatırken herkes hak ettiği resmi çizer.
Goethe
☆☆☆

20 Ocak 2019 (Güneş Altınay)

Gökyüzü mücevherlerini sevgilisinden saklamıştı. Önlerine bulutlarını dizmiş yeryüzünden sakınıyordu onları.

Yeryüzünü göremeyen yıldızların göz yaşları ise durmak bilmeksizin insanların pencerelerine çarpıyordu. Her bir damla hüznünü simgelerken, toprak umutsuzlukla yıkanıyordu sanki.

Toprağın hüznü, kokusunda gizliydi.
İçine çektikçe insanı mest ediyordu. İnsanoğlu acıyı hep sevmişti. Yoksa bu kokuyu sevebilmesinin başka anlamı olmazdı.

Göz yaşları, bulutların bariyerinden geçmek için son hızla geliyor, toprağa izini bırakmak istercesine de delik deşik ediyordu. Amaçları, yeryüzüne orada olduklarını hissettirmekti. Onun daha fazla acı çekmesini istemiyorlardı.

Bin bir zorlukla gelen damlaların tek düşmanı bulutlar ve gökyüzü değildi. Gökyüzünde acı ve yalnızlıkla kavrulan Güneş, zamanı geldiğinde göz yaşlarını kurutup gökyüzüne esaret etmek için an kolluyordu.

O yanan topun, hiç mi acıması yoktu? Bir an olsun merhamet etmek aklından geçmiyor muydu? Göz yaşlarının acı dolu fısıltıları onu mahvetmiyor muydu? Eğer hissetseydi, göz yaşlarına acı verircesine yeryüzünden koparıp gökyüzünün zehirli hapishanelerine kilitler miydi? Onları mahkûm eder miydi sefil hiçliğe?

Arkamda duyduğum tıkırtılarla kafamı geriye doğru çevirdim. Elimdeki sıcak kahve bardağını hafifçe sallamaya başladım.

"Tüm evi başıma yıkacaksın," diye mırıldandım.

Elindeki koliyi sert bir şekilde koltuğa bıraktı. Bunu bana inat yaptığını biliyordum. Ardından önüne düşen kıvırcık saçlarını geriye doğru ittirdi. Huysuzlukla kollarını birbirine kavuşturdu.

"Ne diyeyim beni şaşırttın." Gözleriyle elimdeki kahve bardağını işaret etti. Bıkkınlıkla göz devirdim. Yine başlıyordu. "İçki dışında başka şeyler de içebiliyormuşsun." İğneleyici laflarına karşı, dumanı tüten kahvemi umursamadan dudaklarıma götürdüm.

"Özel tarifim, içinde viski var. İster misin?" Anında yüzünü buruşturdu ve eline kolisini alıp bana yüzünü döndü. Bu hâline gülmemek için alt dudağımı ısırdım. Kahveme arada sırada içki karıştırsam da bu sefer sade içmek istemiştim. Onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu.

Kolisiyle küçük çocuklar gibi ayaklarını yere vurarak üst kata doğru ilerlemeye başladı. Bir yandan da söylenmelerini duyuyordum. Kahvemden keyifle bir yudum daha aldım. Arkama yaslanarak onun geri gelmesini bekledim. Birkaç dakika geçmeden aşağıya indi.

"Sen bu evi temizliyor musun? Yukarıyı bir şeyler götürüyor da." Sonra yanlış bir şey söylemiş gibi kıvırcık saçlarını iki yana savurdu. "Bu evde kalıyor musun?"

"Ah Burçin, yine o koca çenen açıldı," dedim bıkkınlıkla. Evin işleri için birisini tutmuştum ama eve gelecek pek fazla vaktim olmadığı için neler olup bittiğini kontrol edemiyordum.

"Hanımefendinin hoşuna gitmeyen bir şey söylediğimiz anda; Burçin sus, Burçin yine çenen açıldı, azıcık vidalarını sık-" Geri kalanı dinlemeden kahvenin buharına odaklandım. Büyük ihtimalle daha fazla boş yapacaktı. Kendi zihnime Burçin'i fazla sinirlendirmemeyi not aldım. Fazla sinirlenince çenesi iyice düşüyordu. Baş ağrısından ölmek için fazla gençtim.

Yeryüzündeki YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin