Keyifli okumalar. :)
☆
Ağzınızdan çıkanlara daima dikkat edin. Çünkü bir sözü unutmak, bir yüzü unutmaktan çok daha uzun zaman alır.
Louis Aragon
☆☆☆21 Ocak 2019
Dışarıdaki yağmurlu havaya bakıp iç çektim. Ne zaman pencereden dışarıya baksam böyleydi. Kar ne zaman yağacaktı acaba?
Tüm o beyazlığıyla, karın günahlarımızı örttüğünü düşünüyordum. Yoksa beyazların arasında, bu kadar masum gözükmemizin açıklaması olamazdı.
Penceremden son kez dışarıya baktıktan sonra kahvaltı için mutfağa indim. Daha içeriye girmeden koridorda, güzel kokular burnuma dolmaya başladı. Bu evde yemek pişirilmesine alışkın değildim ama böyle güzel kokular duyacaksam, hemen alışabilirdim.
Yemek yapmasını beceremediğim için sevmezdim. Genellikle ya restoranda yerdim ya da eve bir şeyler sipariş ederdim. Her gün yemek yapacaksa Burçin'in eve taşınması o kadar da kötü gözükmemişti gözüme.
Mutfaktan kapısından girdiğini görünce "Günaydın, senin sayende Gün Işığım," diye cıvıldadı Burçin. Yine tüm enerjisi üstündeydi. Dün içtiği içki yüzünden başının ağrıması gerekiyorken niye böylesine mutluydu? Bu kızın biraz daha az mutlu olması gerekiyordu. Siz gün ne zaman bitecek diye düşünürken başka bir kişinin mutlulukla bu günün hiç bitmemesini dilemesi, hakaret gibi geliyordu.
"Günaydın sana da kıvırcık," dedim düz bir sesle. Buzdolabının kapağını açtıktan sonra içinden süt şişesini çıkardım. Dolaptan bardak alıp içine döktüm. İçinden birkaç yudum aldım. Bu halime burun kıvırdı.
"Biraz mutlu olsana kızım! Ne güzel yağmur yağıyor, şimşekler çakıyor! Belki dışarıya çıkarsan üstüne yıldırım bile düşebilir," derken bir yandan elindeki domatesleri doğramak için kullandığı bıçağı sallıyordu. Bu pozitiflikle, bıçakla beni deşip 'Ne kadar güzel, kan akıyor,' diyebilirdi.
Ona ters bir bakış attım. Göz devirip önüne dönerken benim sütüm bitmişti. Boş bardağı tezgaha bırakıp kahvaltı masasına oturdum.
O sırada "Gün Işığım," diye bir ses duyuldu, bahçeden gelen. Kim diye sağa, sola bakmama gerek yoktu. Bu yüzden sofradan yüzümü kaldırmadım. Güney ve Kuzey, bahçeye açılan kapıdan içeriye girdiler.
"Günaydın kızlar." Güney bana doğru döndü ve çapkınca sırıttı. "Özellikle sana, Gün Işığım." Neşeli bir şekilde göz kırptı. Başımda bir kişiydiler, şimdi iki olmuşlardı.
"Günaydın," dedi Kuzey, Güney'e oranla çok daha sakin bir şekilde. Güney'in aksine ayakta dikilmeyip sofraya oturdu.
"Bugün çok güzelsin, kıvırcık." Burçin'in doğradığı salatalıklardan bir tane ağzına atarken. Ağzı bir kere olsun, boş durmuyordu. "Sana eşlik etmek bizim için büyük bir onur olacak." Burçin'in gerginliğini almak istediğini fark ettiğimde hafifçe gülümsememe engel olamadım.
"Sevgilin olsaydı, izin almak çok zor olurdu." Yüzünü sıkıntılı bir hale getirdi. "Üzülme seni da alan birisini elbet bulacağız," diyerek omzunu sıktı.
"Seni alan olmuş da ne oldu? Geri getirmeleri bir oldu." Kıvırcık saçlarını geriye doğru ittirdi ve masaya doğru ilerledi. Güney, arkasından umursamazca baktı ve tezgaha doğru uzanıp tabağın içinden elma alıp ısırdı.
"Hep kıskançlıktan yapıyorsun bunları." Burçin, Güney'e cevap verecekken Kuzey araya girdi.
"Yeter bu kadar atışma. Herkes kahvaltısını bitirsin de işlerimize dönelim." İkisi de Kuzey'e ters ters bakmaya başladılar. Benim için karışmasa da olurdu. Atışmanın odağı ben olmadığım sürece hoşuma gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeryüzündeki Yıldızlar
Ficción General"Ben yaptıklarımdan dolayı sadece ölülerden özür dilerim. Ve sevgilim," parmaklarımı narin bir şekilde çenesinde gezdirdim. "Sakın beni senden de özür dilemek zorunda bırakma."