14☆Yargılama

127 13 0
                                    

Keyifli okumalar. :)

Gripin, Nasılım biliyor musun


Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçecekmiş gibi gelecek. Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek.
Cesare Pavese
☆☆☆

21^ 22 Şubat 2019

Uzun olmayan bir yolculuğun sonunda restoranda varmıştık. Yol boyunca Cansu ve Didem konuşurken onları kesmemiş, dikkatle dinlemiştim. Onların bu neşeli hallerini özlemiştim. 

Arabayı valeye vermem gerektiğinde anahtara huzursuz bir bakış atmıştım. Arından gözlerimi valeye çevirmiş, isteksizlikle anahtarı vermiştim. Arabamın direksiyonuna benden başka birisinin dokunmasını sevmiyordum.

Restoranın içine girdiğimizde ferah bir koku burnumuzu karşıladı. Etraftaki güzel yemeklerin kokusuna karışmış, ferah koku insanı rahatlatıyordu.

Mekânın dekorasyonuna ve konumuna bakınca, insanların niye burayı tercih ettiğini düşünmek zor değildi. İnsanı huzura sokan bir havası olduğu kadar, ciddi davranmaya iten bir tarafı vardı. Bu tarafın iş insanlarına yaradığı belliydi.

Resepsiyonda bekleyen kadının yanına gittiğimizde, Cansu konuşmayı ele aldı. Kadın üçümüze boş bir masa bulduğunda oraya doğru ilerlemeye başladık.

Yerlerimize yerleştiğimizde etrafı incelemeye başladım. Birçok kadın ve erkek şık bir şekilde giyinmiş, etrafa güçlerini göstermeye çalışıyorlardı. Güç ne zamandan beri kıyafetle ölçülür halde gelmişti ki? Bu kumaşların daha güzel olması, kılıfa neden bu kadar etki ediyordu?

Paranın kumaşı uyduramayacağı kılıf yok diye geçirdim içimden. Huzursuzca yerimde kıpırdandım ve gözlerimi karşımda konuşan kızlara kilitlemeye çalıştım.
"İzninizle lavaboya gidip geliyorum," diyerek sandalyemi geriye doğru çektim. Onaylama mırıltılarını duyduğumda lavaboya doğru ilerlemeye başlamıştım.

İlerlediğim lavaboyu es geçerek, üzerinde personel harici giremez yazan beyaz bir kapının önüne geldim. Yazıya kısa bir bakış atıp hafifçe tebessüm ettim. Ardından elimle kapıyı ittirip içeriye girdim.

İçeriye girdiğim anda karşılaştığım manzarayla birlikte, içimden bir kez daha Ayla'yı tebrik ettim.

Bir şirketi yönetebilirdim ama bir mutfağı yönetmeyi beceremeyeceğimi biliyordum. Bu kaos farklı bir şeydi. İnsanda hem hayranlık uyandırıyor. Hem de hayrete düşürüyordu.

Mutfak kalabalık olmasına rağmen herkes kendisine verilen işlerle öylesine yoğundu ki, kimsenin kimseyi gördüğü yoktu. Yemek yaparlarken tüm yüzlere yabancılaşıyorlardı.

Mutfakta gözlerim Ayla'yı aradı. Çok geçmeden bulduğumda ona doğru ilerlemeye başladım. Şef şapkası ve önlüğüyle eskiden kurduğumuz hayallerimizden fırlamış gibi gözüküyordu. En azından birimizin istediklerine ulaşmış olması beni mutlu etmişti.

"Kırmızı biberi uzatır mısın?" diyen Ayla'yla bana seslendiğini fark ettim. Bana sesleniyordu ama bunu beni fark ettiği için yapmıyordu. Doğradığı değişik bir cins olan mantara öylesine çok odaklanmıştı ki yüzüme bakma ihtiyacı bile hissetmemişti.

Arkadaki tezgahta duran yıkanmış kırmızı biberlerden iki tanesini alıp ona uzattım. Kırmızı biberin üstüne, ismini daha önce duymadığım birkaç çeşit bitki ve sebze söyleyince dehşetle yüzüne bakmaya başladım. Dediği şeyler de neydi öyle? Sanki kendi aralarında yeni bir dil oluşturmuşlardı.

"Sabaha kadar seni bekleyemem çırak. Senin yerinde olmak isteyen kaç kişi var biliyor musun?" diyerek beni azarladığında umutsuzca etrafıma bakınmaya başladım. Sonunda bıkkınlıkla pes ederek Ayla'ya döndüm.

Yeryüzündeki YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin