Keyifli okumalar. :)
Shawn Mendes-Camilla Cabello, Señorita
Yüzyüzeyken Konuşuruz, Kazılı Kuyum
☆
Ne yaparsan yap, pişman öleceksin. Belki yaptıklarından, belki de yapmadıklarından.
Dostoyevski
☆☆☆7 Şubat 2019 ^ 14 Şubat 2019
Saruhanlar'ın malikanesinin kapısına yaklaştığımızda gözlerimi ihtişamlı yapıda gezdirdim. Bu camiadaki en büyük evlerden birisine sahiplerdi. İçinde ne istersen bulabiliyordun, arada kendini bile kaybedebiliyordun.
Geç kaldığımız için muhtemelen kızacaklardı. Dilay Teyze bize karşı sıcak davranacak olsa da Mert Amca, ikizlerin babası olduğunu bir kez daha kanıtlayacaktı.
"Geç kaldık," diye mırıldandı Dolunay. "Tüm suçu senin üstüne atacağım."
"Müebbedin üstüne müebbet yemek harika olacak," dedim keyifsiz bir sesle.
"Hediye mi götürseydik?" diye sorduğunda gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Her şeye sahip olan birisine ne alabilirdin ki? Gülmemeye çalışan halimi görünce kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslandı.
Güvenlik önlemlerinden geçip malikânenin kapısının önüne gelebildiğimizde arabayı park ettim. Dolunay'la arabadan indikten sonra kapıya yürüyüp orada dikildik.
"Sen çal," dediğinde kafamı iki yana salladım.
"Ben çalmam."
"Senin yüzünden geç kaldık!" dediğinde omuz silktim. Bir süre kapının önünde tartıştıktan sonra Dolunay yenilgiyle omuzlarını düşürdü. Bana küfür eder gibi bakıp zile bastı.
Biraz zaman geçtikten sonra hizmetli birisi kapıyı açtı. "Hoş geldiniz" dedi gülümseyerek. "Dolunay ve Güneş Hanım?" Kafamızla kadını onayladık. Kapının önünden geçmemiz için çekildi.
"Yemeği kaçırdık mı?" diye sorduğunda kafasını salladı.
"Hayır, geç geleceğinizi tahmin ettikleri için hala yemekteler. İkinci kattaki yemek odasındalar."
"Teşekkürler," dedi Dolunay. "Biz gideriz."
Dolunay'ın sesindeki küfrü sadece benim duyduğumu biliyordum. Bu kadar bedduayı kaldıramayıp pahalı seramiklere yapışmam an meselesiydi. Yemek salonuna vardığımızda kapının kapalı olduğunu gördük.
"İlk kapıyı ben çaldım." Göz devirip kendime çeki düzen verdim. Ardından kapıyı birkaç kere tıklatıp içeriye girdim.
Gözlerimi sofraya çevirdiğimde gördüğüm yüzlerle gülümsemem dudaklarımda dondu. Dolunay'ın da benden pek bir farkı olmayacak olacak ki adımları tereddüte düşmüştü.
"Hele şükür kızlar," deyince Mert Amca, yüz ifademi düzeltip ona döndüm. "Evi bulamadınız zannetmiştim."
"Bu evi de bulamıyorsak göz doktoruna gidelim Mert Amca." Şakacı sesimle yüz ifadesi hafifçe yumuşadı.
"Hangi doktordan randevu almamı istersin?" dediğinde Güney, sadece sakince gülümsedim. Burçin'e attığım bakışla kafasını hafifçe eğip Güney'i cimcikledi.
Sırasıyla sofradaki herkesle selamlaştık. Selamlaşma faslı bittiğinde Dolunay'la ikimiz bize ayırılan yerlere oturduk. Benim yerim Mert Amca'nın çaprazı olurken Dolunay benim yanımdaydı.
Önüme gelen çorbayla gülümseyip teşekkür ettim. Ardından bir kaşık içip tadına baktım. Her zamanki gibi lezizdi. Özel getirttirdikleri aşçıları, ödedikleri paranın hakkını fazlasıyla veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeryüzündeki Yıldızlar
General Fiction"Ben yaptıklarımdan dolayı sadece ölülerden özür dilerim. Ve sevgilim," parmaklarımı narin bir şekilde çenesinde gezdirdim. "Sakın beni senden de özür dilemek zorunda bırakma."