1☆Acının İp İzi

448 44 488
                                    

Keyifli okumalar.

Cem Adrian, Eskidendi Çok Eskiden.


Parmaklıklarımı içimde taşıyorum ben.
Franz Kafka
☆☆☆

15 Nisan 2041

Nisan ayının yanar döner hali herkesi hasta olmasa bile şifaya yaklaştırmıştı. İnsanlar en az bir kere de olsa hastaneye uğruyorlardı. Reçetelerine vitamini yazdırıyor, dakikalarca eczanede bekliyorlardı.

Ada çayımın sıcak dumanına üfledim. Yüzüme gelen buharın nemiyle hafifçe burnumu kırışırtırdım. Şifayı kapmak istemediğim için bu aralar kendime fazlasıyla iyi bakıyordum. Özellikle hastanede çalıştığım için kendime daha fazla özen göstermem gerekiyordu.

Benim bölümüm her ne kadar salgın hastalıkları ilgilendirmese de aynı ortamdaydık.

Kapı açılınca hemen kafamı kaldırdım. Bugün son hastasını da gönderen Didem Hanım yüzündeki tebessümüyle bana bakıyordu. Didem Hanım kırk beşlerinin sonunda oldukça güzel bir kadındı. Her zaman işe gelirken resmi giyinirdi. Staj gören asistanlarına karşı her zaman saygılıydı. Bu yüzden bizde Didem Hanım'ı severdik.

"Afiyet olsun, Burçin." Yorgun gözüken Didem Hanım'a güzel bir gülümseme bahşettim. Gözlerindeki gördüğüm ifadeyle kaşlarım hafifçe çatıldı ama hemen düzelttim. Beni yanlış anlamasını istemezdim. Yine de sesinde biraz acı sezmiş gibiydim. Benim adımı her söylediğinde sesindeki biraz da olsa acıyı seziyordum.

"Sağ olun Didem Hocam. Size de hazırlayayım mı?" Yüzündeki tebessümüyle kafasını salladı.

Ayağa kalktım ve bize verilen küçük mutfağa girdim. Su ısıtıcısındaki kaynamış suyu çıkardığım bardağa döktüm. Üstüne poşet ada çayını koydum. Birkaç dakika iyice emişmesini bekledim. Bardağın içindeki ada çayını çıkarıp çöpe attım. Ardından elimde bardakla küçük mutfaktan çıktım.

Elimdeki sıcak bardağı Didem Hanım'a bıraktım. Bardağı alırken gözleri teşekkür taşıyordu. Saat epey geç olduğu için etrafta kimse yoktu. Didem Hanım'ın karşısına oturdum ve bardağımı elime aldım. Bir yudum aldım. Biraz soğumuştu ama ben soğuk da içebiliyordum.

"Stajını tamamlamak üzeresin. Çok az zamanın kaldı," diye mırıldandı yorgunlukla. "Gerçekten çok iyi bir öğrencisin. Seni özleyeceğim."

"Teşekkür ederim," diye mırıldandım utançla. Bir yandan da bunları neden bana söylediğini merak ediyordum.

"Sana stajını tamamlayana kadar son bir hasta vereceğim. Ondan sonra tezini hazırlayabilirsin." Stajımı tamamlamama neredeyse bir ay kalmıştı. Bu bir ayda sadece bir hastaya mı bakacaktım? "Özel bir ruh sağlığı hastanesinde kalıyor. Bir ay boyunca orada olacaksın. Buraya daha fazla gelmene gerek yok." Bunları söylerken gözlerini gözlerimden ayırmıştı.

"Hasta kim?" diye sordum merakla. Çayından yudumunu alacakken dudaklarında bardak asılı kaldı.

"Oraya gidince öğrenirsin." Sonunda dudaklarını aralasa da öylesine kestirip atar gibi söylemişti. Bu daha çok merak etmemi sağlamıştı.

"Hasta sizin için önemli birisi mi?" Sorduğum soruyla bir anda irkildi. Hâlbuki bana zor bir soru gibi gelmemişti. Bu sefer elindeki bardağı bıraktı. Sanki daha fazla tutamayacak gibiydi.

"Soru sormazsan sevinirim." Sesini güçlü tutmaya çalışsa da titrediğini duymuştum. Hasta her kimse onu daha çok merak etmiştim. "Ben sana hastanenin bilgilerini mesaj olarak atarım." Kafamla hafifçe onayladım.

Yeryüzündeki YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin