19☆Davetler ve Maskeler

133 11 5
                                    

Keyifli okumalar. :)

Perdenin Ardındakiler~ Yalnız Kalmışım


Yüzleşmeye cesaret edemediğimiz korkular, sınırlarımızı belirler.
Robin Sharma
☆☆☆

7 Mart 2019

Almira benden önce salona geçmiş, koltuklardan birisine kendisini atmıştı bile. Arkasından bende girdiğimde tekli koltuklardan birisine oturdum ve ayaklarımı kendime çekme isteğimi def etmeye çalıştım. Bu kumaş pantolonla uyumuştum ve ütüsünü mahvetmiştim. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi kendimi rahat hissettirmiyordu. Tekrar yukarıya çıkıp üstüme birkaç parça rahat bir şeyler bulmam gerekiyordu. 

"Biz seni düzel diye göndermedik mi kızım?" dedi alayla Dolunay, kendince aklımı dağıtmaya çalışıyordu ama bilmiyordu darmadağınıktı zaten orası. "Sen iyice dayak yemiş, sarışın pandalara benzemişsin. Yüzün gözün şişmiş."

"Senin gibi huysuz olacağıma, yüzü gözü şişmiş olmayı yeğlerim." Dolunay bana cevap vermeden, "Hadi kuzularım, yemek hazır," diyen ses duyuldu. Dolunay homurdanırken ayağa kalktı, suratıma bir kez daha bakmayarak mutfağa doğru ilerledi.

Bende ayağa kalktığımda Almira yanıma yaklaştı, yaklaştı, baktı ses çıkartmıyorum biraz daha yaklaştı. "Amacın içime girmek mi?" diye homurdandığımda, Dolunay'dan daha huysuz hissediyordum kendimi. Kafasını sallayarak biraz daha yaklaştığında, kolunu omzuna attı ve bana doğru iyice yaslandı. Gözlerini biraz açarak bana doğru bakmaya başladığında, bir soru daha soracağını anlamıştım.

"Doğukan'ı ne kadar tanıyorsun?"

"Cevap vermiştim gibi hatırlıyorum," dedim kayıtsız bir sesle ama o ses tamamıyla yalandı. "Biliyorsun Eymen'in küçük kardeşi. Bu yüzden bir ara çok görüştük." Bu sefer alaylı bir şekilde gözlerimi ona ben çevirdim, benden istediğini alamadığı için durgunlaşmıştı. "Sen neden soruyorsun?"

"Hiç," diyerek kolunu omzumdan çekti ve hızlıca mutfak kapısından içeriye girdi, sandalyelerden birisine oturdu.

Sessiz bir şekilde önümüzdeki kuru dolmaları yerken, bir anda sessizliği bozma ihtiyacı hissettim. "Duru," dediğim anda, irkildi ve kafasını tabağından kaldırmadı. Onda bir gariplik vardı, bir şeyler olmuştu.

"Bir şey mi oldu?" Biz gittikten sonra ne oldu da iyice dalgınlaştın? İkinizde de bir şeyler var ve benim çözmem o kadar uzun sürmez, hadi bir aklımı dağıtın. 

"Hiçbir şey," diyerek dolmadan bir ısırık kopardı ve yavaşca çiğnemeye başladı. Bu seninle daha fazla konuşmak istemiyorum demekti ama ben yakasını bırakmadım. Hep böyle olurdu, canım ne kadar çok yanıyorsa o kadar çok yakardım. Bu huyumdan bir kurtulamamıştım gitmişti.

"Hiçbir şey olduğu için mi bu haldesin?"

"Ne söylememi istiyorsun?" Gözlerini bana çevirdiğinde, zehirli bir yılandan farksızdı. Sokmak istiyordu, buna izin veriyordum. "Alacağın cevapları sanki kafanda kurup, tüm konuşmayı içinde bitirmedin sanki."

"Senden duymak istiyorum."

"Güneş," dedi uyarır bir şekilde Dolunay. Onu umursamadan Duru'ya bakmaya devam ettim.

"Olan şey sensin!" diye patladı bir anda. "Her şey senin yüzünden oldu, daha ne olduğunu mu soruyorsun? Herkes birbirinden koptuysa senin suçun, üzüldüyse de... Hiçbir şey eskisi gibi değilse de." Hırsla konuşmaya devam ederken, gözümü dahi kırmadan onu dinliyordum ama sakindim, hep sakin olacaktım. "Bugün fark ettim biliyor musun? Tam olarak bugün başıma düştü bu. Senmişsin tüm suçlu."

Yeryüzündeki YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin