7☆Buz mavisi

188 32 57
                                    

Keyifli okumalar. :)

Ruelle, War Of Hearts.


Bazıları büyük doğar, bazıları büyüklüğünü kazanır, bazılarına da büyüklük yakıştırılır.
William Shakespeare
☆☆☆

4 Mart 2009

Kaldırımdaki taşa gözlerim takıldığında onu bırakmak istemedim, ayağımla taşı ittirdim. Her bir adımımda ayakkabımın ucuyla taşa vuruyordum. Taş da yoldaki kaldırama sekiyordu.

Sonunda okula vardığımda taşı bırakmak zorunda kalmıştım. Bu iğrenç yere taşı sokmak istemiyordum. Elimden gelse bende bu yere girmezdim.

Okulun dışı gibi içi de gösterişliydi. Hâlbuki çoğu öğrencisinin zihniyeti, yazık denecek kadar yerdeydi. Bu insanların notları iyi olabilirdi ama içindeki vicdanlarında sıkıntılar vardı. Bende onlardan birisi olduğum için gelmiştim.

Gözlerimi bileğimdeki Triskele sembolüne çevirdim. Üçlü spiraller sanki birbirlerinden hiç kopmayacak gibiydi. Üçü de ayrı şeyleri sembolize ediyordu. Yaratılış, koruma, yıkım. Gözlerimi yavaşça bileğimden çektim. Yapmam gereken şeyler vardı. Gerekirse oyunu kazanmak için yaratırdım, korurdum ve yıkardım.

Bahçe kapısından içeriye girdiğimde bir kaç kişinin bakışları bana dönmüştü. Geldiğim ilk andan itibaren dikkatleri üstüme çekmiştim. Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Bu kıvrılış dışarıdan kesinlikle tatlı gözükmüyordu.

Kendi sınıfımdan içeriye girerken fısıldaşmaları duyuyordum. İnsanların benim hakkımda ne düşündükleri, ne düşünecekleri umurumda değildi. Çünkü asıl önemli olan benim onlar hakkında ne düşündüğümdü. Bana göre hepsi gözden çıkartılabilirdi.

Çantamı sırama bırakıp arta kalan yere oturdum. Sınıftaki uğultu iyice artarken Ayla yanıma gelip çantasını sırama bıraktı.

"Günaydın," diye mırıldandı tereddütlü sesiyle. Ayla'nın tereddütlü olması kaşlarımın hafifçe kalkmasına yol açtı.

"Günaydın." Onun aksine sesim oldukça rahattı. Sanki en son yaşanan olaylar olmamış gibiydi.

"İyi misin?"

"Niye olmayayım ki?" Yüzümdeki tebessüm büyümüştü. "Hadi, bizim kızlar gelmiştir. Yanlarına inelim."

"Gidelim," diye mırıldanırken şaşkındı.

Birlikte kantine indik. Kantine inerken bakışlar yine üzerimizdeydi. Bu benim için sorun olmasa da Ayla'nın bakışlarının sık sık odağı olmamı sağlıyordu.

Kızlar bizi gördüğünde tedirginlikle bakmaya başladılar. Masaya yaklaşırken gülümsediğimi gördüklerinde kaşları hafifçe çatıldı. Umursamadan sandalyelerden birisini çektim, oturdum.

"Günaydın kızlar." Sesimin neşeli çıkmasıyla üçü birbiriyle bakıştı.

"Günaydın," dediklerinde seslerindeki endişe barizdi.

"Didem," dediğimde çaprazımda oturduğu için kafasını bana çevirdi. "Bugün çayları sen ısmarlayacaktın. Bir tane de bisküvi alır mısın?"

"Tabii ki," diyerek mırıldandı. Ardından ayağa kalkıp kantine yöneldi. Normalde olsa birkaç lâf çarpıtmadan duramazdı.

"Gerçekten iyi olduğuna emin misin?" diyen Cansu'ya döndüm bu sefer.

"İyi olmamam için bir sebep mi var?" Elimle Didem'i işaret ettim. "Bedavaya çay içeceğim."

"Olayları bilmiyor musun?" Ayla'nın sorusuyla Cansu ayağına tekme attı. Ayla'yla yan yana oturduğumuz için tekmesi bana denk geldi. Yüzüm buruşurken yanlış kişiye vurduğunu fark edince alt dudağını suçlulukla ısırdı.

Yeryüzündeki YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin