10.bölüm

1K 3 0
                                    

Hakan Arıhan  içinde biriktirdiği öfkenin karanlığı ile gözleri kararmış bir halde elindeki kadehi karşısında duran boş duvara bir canavarı yok etmek ister gibi hedef alarak  bir hışımla fırlattı.
Masasının üzerindeki maun renkli kalinca deftere aldığı notlara tekrar bakarken diğer elinde tuttuğu madalyonu sıkıca kavrayarak içinde yanan volkanı susturmak istercesine bağırdı
" Neden ?"
" Neden hala bir yol bulamıyorum ,bu lanet olası olayı bitirmeye " derken
Gözyaşlarını erkeklik gururuna aldırmadan bıraktı..
Erkekler ağlamaz derler ya aslında en büyük yalandı
Erkekler de ağlardı ama içine akıttıkları gözyaşlarını kimse görmediğinden sadece ah ederek yürekleri yanarak ağlarlar.
Loş odanın duvarlarında belli belirsiz gölgeleri gözyaşlarının arkasından izlerken yine zihni bir labirent gibi genç adamı geçmişin girdabına hapsetmiş bir halde geçit vermiyordu.

Aradan geçen zaman ne acılarını dindirmiş nede netliğe kavuşturmuştu ,Sinanın kaybolması ile ilgili olayı hala çözememenin gerginligi genç adamı çıldırtırken,küçük bedenin köpegi ile birlikte yanmış cesedinin bulunması bile Hakan için yeterli olmamıştı.

Hala yüreğinin derinlerinde bir yerlerde kardeşinin yaşadığını hissetmesi genc adamı yıllardır içine sürüklendikçe çıkamadığı bir gizemli arayış içinde bırakmış ,bütün hayatını bu sırra adamış ,araştırdıkça olaylar büyümüş başka insanlarında hayatlarını sarmıştı.

Eflali geldi aklına genç adamın,  o iğrenç adamın kızı olmadığını bilseydi acaba ne yapardı diye düşündü,bilgi çok ağır bir  sorumluluktu hemde çok ağır.

Bilinmezliğin cazibesi belkide bilmediğini suretleyememekten ve duygu verememekten geçiyordu.

Genç adam içinde bulunduğu burhandan sıyrılarak oturduğu koltuktan doğrulup çalışma masasının üzerine dağılmış olan evrakları anlamsız bakışlarla süzdü,aklına gelen yeni bir düşünce ile masanın köşesinde duran anahtarı bir hamlede alıp çalışma odasının salona açılan kapısına doğru ilerledi.

Kapı koluna elini uzattığı anda çalan telefonun sesiyle masanın üzerinde unuttuğu telefona doğru geri dönüp ekrandaki ismi okudu.
Amerikadan gelen telefonla yeni bir labirentin beyninde oyuklar açacağını bilerek telaşla telefona uzanıp aramayı cevapladı,telefonun karşı tarafındaki muhatabı

"Araştırma ile ilgili yeni gelişmeler var "dediğinde genç adam kendini külçe gibi koltuğa bıraktı.

Belkide bir türlü  gelmez dediği o son gelmisti….

Telefondaki ses 
" Efendim bunları telefonda anlatamam ilk uçakla Türkiye'ye geliyorum,sanırım bu defa sağlam deliller yakaladık " dediğinde 
Genç adam nefes almayı dahi unutmuş derin bir sessizlikle muhatabını dinledi.
Bir sure daha nefes almaktan korkar gibi bekleyip 
" Hemen geliyorsun bir saniye daha beklemeye tahammülüm kalmadı ,umarım dediğin gibidir." diyerek telefonu kapattı .
Biraz önce fırlattığı kadehin yerlere dağılmış parçalarını anlamsız bakışlarla izlerken bir kol mesafe uzaklıktaki içki şişesine bilinçsizce uzandı, şişenin kapağını çevirip çıkardıktan sonra  elindeki kapağı yere fırlatıp şişenin içindeki sıvıyı susuz kalmışcasına fondiplerken herşeyi unutup körkütük sarhoş olmak istegi ile odanın diğer köşesinde duran bar dolabına göz gezdirdi .
Burada bir orduyu sarhoş edecek kadar fazla ve her çeşit içkinin bulunduğu dolabı dalgın gözlerle izlerken telefonun yeniden çalması ile bıraktığı telefonu eline aldı arayan en yakın dostu Faruk simyacıdan başkası değildi.
Telefonu ters çevirip ayaklarını uzattığı pufun üzerine fırlatırken 
" Üzgünüm dostum şuan kimseyle görüşmek niyetinde değilim " diyerek şişedeki içkiyi yeniden yudumladı.

Zaman belkide yaşanılan onca şeyi unutturmak için hızla akıyordu.Duvardaki saatte bakıp yelkovanın akrebi kovalamasını izledi bir süre,dostunun belkide yirminci kez çaldırdığı telefona sıkıntıyla uzanıp 
" Ne var ben hiç yalnız kalamayacak mıyım lanet olası yerde " diye küfrederken ağzından çıkan yarim yamalak lafları karşı taraf sessizce dinliyordu.

Eflal muayenehaneden çıktıktan sonra kızın durumu ile ilgili bilgi vermek için arkadaşını aramaya koyulan Faruk Simyacı defalarca çalan telefona ragmen dostunun telefonu açmayışından endişelenmiş aceleyle muayenehaneyi kapatıp bir taraftanda bıkmadan defalarca aramaya devam ediyordu,en sonunda açilan telefonda konuşamayacak kadar öfkeli şarhoş sesi duyduğunda yine eski günlerin gelmesinden korkarak 
" Yoo hayır bu defa kaldıramaz " diyerek merdivenleri üçer beşer inmeye başladı.

Faruk dostunun yine sıkışıp kalmışlık hissiyle içkiye yenildiğini farkettiginde telefonu kapatıp çoktan arabasına binmişti.
 
 
 

***

Eflal; muayenehanenin önünde durup yeni arkadaşı ve yaşam koçu olan adamın ışıklı paneldeki adına baktı gülümseyerek Faruk Simyacı enteresan kişiliği ve dostluğu ile genc kıza şifa olmuştu.

Belkide farkında değildi ama artık gerçekle karıştırdığı rüyaları artık fazla görmüyordu ne zamandır o kabus dolu uykularından uyanıp nerede olduğunu hatırlamaya çalıştığı günleri geride kalmıştı.

Faruk Simyacı'nın dediği gibi
" Zihin labirentinden çıkmanın tek yolu labirentle bütünleşmekti " belkide çok sorgulamak yerine bir televizyon ekranını izler gibi seyrediyordu hayatını genç kadın

Hakan hayatına girdiği günden
bu yana herşey farklılaşmıştı,o gün kapıda dudaklarını hapseden dudaklara cevap verirken sanki ruhu dudaklarına dokunan adamla birleşmiş genç kadına yeniden doğumu yaşatmıştı.

Bu ait olma hissi genç kadının kalbinde bir volkanı yeniden uyandırmış,kalbi aklından habersiz kendi başına bir maceraya atılmış olsada genç kadının ruhu eşini bulmanın verdiği huzurla dinginleşmişti.

Geçen gece gördüğü rüya ise daha önce görmediği cinsten bir rüyaydı.
Genç kadın koza gibi bir makinanın içinde gözleri açık şekilde yatarken ellerinde rakamlarla bir karışık harflerin olduğu kodlarla kablolara bağlanmış yukarıdan kendini izlerken hemen yanında yatan küçük oğlan çocuğu ağlayarak kendinden yardım istiyordu.

Daldığı tabelanın ışıkları yanıp söndükçe zihni derinlerdeki görüntüleri hafızasına şakaklarını zonklatarak suretliyordu .

Sarışın küçük oğlanın boynunda asılı madalyona gözü takıldığında bu madalyonu bir yerlerde görmüş olmanın verdiği merakla hafizasını madalyonu nerede gördüğüne dair sorguladı biran
" Tabiki "dedi  panikle o madalyonun bir benzerini bahçe kapısının önünde bulmuş ve Hakan' a geçen gün vermişti .

Rüyasındaki madalyonla ,Hakan' daki madalyonun bağlantısını bulmalıydı,belkide adama hissettirmeden bu madalyonun hikayesini öğrenirse rüyası ile bir ayrıntıya ulaşabilirdi

HEYULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin