Bölüm 12 "Sana çok güzel birini anlatacağım"

99 16 2
                                    

Ilık rüzgar tenimi yalayıp geçerken, adeta geçmekle kalmayıp, milyonlarca parçaya bölünen ruhumu da yanında sürükleyerek götürüyordu.

Birbirimizden uzaklaştığımız zaman kafamı arkamdaki duvara yaslayıp öylece bekliyordum, büyük bir sukunet içerisindeyken konuşmasını diliyordum. Onun buna yelteneceği yoktu, muhtemelen ne yaptığının farkına varmaya çalışıyordu. Boşu boşuna yapılan bir eylem değildi az önceki halimiz. Duygu dolu dudaklarımız dans ederken ahenkle, tesirli hislerle dolup taştıkları apaçık ortadaydı. En azından, böyle temenni ediyordum.

Şimdi ise yan yana dururken, bizim yerimize kuşlar konuşuyordu.

Elim onunkinin hemen yanındayken parmaklarıma altımızdaki yorganın çıkan iplikleri ile oynuyordum. Parmaklarımdaki kıpırtıyı fark etti, elini benimkinin üzerine koydu.

Parmaklarımı susturan parmakları beni gülümsetmişti. "Kıpır kıpır ne yapıyorsun öyle?"

"Bilmem, iplikler sökülmüş."

"Boş ver iplikleri" diyerek parmaklarını benimkilerin arasından geçirdi ve iyice kavradı.

"Zamanımız bol. Daha hava bile kararmadı."

"Bir şey mi ima ediyorsun?" Deyip alaycı gülümsemesi ile bana baktı. "Ne yapalım?"

Gülümseyen suratına aynı şekilde karşılık vermemiştim. Ciddiyetimi görünce saçma imasından geri döndü. "Şaka yaptım."

"Neyse, bolca olan vaktimizi iyi değerlendirmeliyiz."

"Arkadaşından ses soluk var mı?"

Olumsuz anlamda işaret verdim. "Yok."

Eli halâ elimdeydi. "Burdan çıkınca" dedi boğuk bir nefes vererek. "Ne yapacaksın?"

Cevaplayamayacağım sorular soruyordu.

"Eski hayatımı geri almaya çalışacağım."

"Sahi, daha önce hiç konuşmamıştık. Bana geçmişini hiç anlatmadın."

"Bence tatsız şeyler konuşmayalım. Daha güzel anılarımızı konuşabiliriz."

"Anladım, anlatmak istemiyorsun. Anlarım. Herkes ben değil, ilk günden anlatsın." Elimi tutmayı bıraktı, kollarını karına topladığı bacaklarına sardı.

"Hayır, öyle değil" dedim ona dönerek. "Sadece buraya geliş hikayem pek iç açıcı değil."

"Kimse buraya güle oynaya gelmez."

Haklıydı. Çıkmaz bir yola sokmuştu beni. Geri dönemiyordum, dönebilmek için anlatmam gerekti ancak bunu yapmak da istemiyordum. Bir yalan uydurabilirdim, ama ona yalan söylemek içimden gelmiyordu.

Yalanlar fare gibidir. Sürekli doğururlar.

"Bak" diyerek elimi bacaklarına sardığı koluna koydum. "Geçmişim ile ilgili konuşmak bana kötü anılarımı hatırlatıyor, istemediğim düşünceler geliyor aklıma. Onlardan bu denli uzaklaşmışken, lütfen tekrar yanıma getirme onları."

Endişeyle bana döndü, ruh halimi anlamıştı. "Özür dilerim, seni üzmek değildi amacım. Sadece ne bileyim, merak ediyorum nasıl buraya geldiğini, burdan öncesini, neler yapmaktan hoşlandığını. Ama sorun yok, ısrar etmemem gerekirdi."

"Sen çok iyi kalplisin, kötü şeyler anlatarak bu güzel atmosferi bozmak istemiyorum. Ama istersen eğer; sana gelecekle ilgili güzel hayallerimi anlatabilirim."

Gülümseyerek eliyle yanağımı okşadı. "Asıl iyi kalpli olan sensin."

Ona aslında nasıl biri olduğumu, düşündüğünün tam zıttı biri olduğumu söyleyemedim. Onun gibi birini, kötü düşüncelerimi söyleyerek kendimden uzaklaştırmak istemiyordum. Tekrar arkasına yaslandı, gözüyle omzunu işaret etti. "Senin kadar rahat değil ama, omzum da iyidir."

Yitik Kitaplar Mezarlığı [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin