Bölüm 38 "Kaçmadan Önce"

45 7 34
                                    

Yangın. Panikle yükselen çığlıklar, amansız ve amaçsız bağırışlar zaten zor olan durumu içinden çıkılamaz hale getiriyordu. Nöbetçi doktor ya da hemşire sayısı sınırlıydı, kontrol etmeleri gereken hasta sayısı kat ve kat fazlaydı. Ortalıkta büyük bir yaygara vardı, hiçbir hasta onlara susmalarını söyleyen hemşireleri dinlemiyordu. Ne zaman dinlemişlerdi ki?

Tüm o yaygaranın içinde sessiz kalıp etrafına bakınan yalnızca Elliott idi. İtfaiye araçları bahçe kapısından geçerken polisler ve yangından yalnızca birkaç dakika sonra acilen hastaneye gelen başhekim kendi aralarında konuşuyorlardı.
"Kameraların görmediği yer yok, mutlaka yapanı bulacağız. Bunun bir kaza değil kasıt olduğunu hepimiz biliyoruz zaten." Dedi başhekim kendinden emin bir şekilde.

"Geçen sefer de kamera kayıtları diyip durdunuz doktor bey, o kızın ölümünden hala bir şey çıkmadı ama?"

"Savcı ile işbirliği içindeyiz. Elbet sorumlusunu bulacağız."

Polis memuru onu alaya alan bir bakış attı. "Orasını siz düşünün artık."

Başhekim sinirlenmişti. Saat gece yarısını çoktan geçmiş, onu sıcacık yatağından kaldıran bu yangın söndürülse de herkes içeri girmemekte ısrar etmişti. Mücahit hala ortalıkta yoktu, belki de uyanıp da gelmeye tenezzül etmemişti.
Kendine doktor olduğu için kızıyordu, yapması gereken şeyin yalnızca zengin bir eş bulmak olduğunu düşünüyordu. Tıpkı Mücahit gibi.

Tüm hastalar yangından zarar görmemiş odalarına doğru yol almışken bahçede artık yalnızca doktorlar ve polisler kalmıştı.

Elliott içeri girerken son kez bahçeye göz attı. İndiğinden beri Vera'yı görememişti. İçi ona bir şey oldu korkusuyla yanıyordu. Kafasını çevirecekti ki, arka bahçeden koşarak gelen, üzerindeki bol hırkasının içinde zapzayıf kalmış bir beden gördü. Rahatladı, ancak polislerin de Vera'yı fark etmesiyle içi tekrar endişeyle kaynadı.

Polisleri fark eden Vera yavaşlamıştı. Polislerden biri Vera'yı yanına çağırırken bunun ne kadar saçma bir hareket olduğunu yalnızca doktorlar biliyordu. Çünkü hiçbir akıl hastası, polis bile olsa kimsenin sözünü dinlemezdi. Bir hemşire Vera'nın kolundan tuttu, onu sakince polislerin yanına götürdü. Vera polislerle etkileşiminin bu kadar çabuk olacağını tahmin etmezdi.

"Nerden geliyorsun sen?" Dedi polis memuru gereksiz bir sorgu edası ile.

"Arka bahçeden."

"Neden?"

"Çünkü arkadaşım çağırdı."

Memur kaşlarını çattı, belki de şüphelenmişti. "Arkadaşın kim?"

Vera onu gülerek yanıtladı ve boş olan yan tarafını gösterdi. "Yanımda ya."

Polis yüzünü buruşturdu, hemşireye Vera'yı içeri götürmesini söyledi. Genç kadın gözlerini devirmişti, gereksiz durumlardan deli taklidi yaparak kurtulmak sıkıcı olmaya başlamıştı.

Büyük bahçe kapısında eski ancak lüks görünümlü bir araba göründü. Farları öyle kuvvetliydi ki koca bahçenin nerdeyse yarısı aydınlanmıştı.

Mücahit arabanın içinden nemrut suratıyla indi. Başhekim müdürün arabasını görür görmez içinden küfür etmişti. O adamdan ölesiye nefret ediyordu.

Müdür polislerin ve doktorların yanına geldiğinde tüm gözler ondaydı. Çünkü tüm cevaplar onda saklıydı. Mücahit kimsenin konuşmasına izin vermeden lafa dalmıştı. Tek bir kelime duymak istemiyor, bu saçmalığı sonlandırmak istiyordu.
"Buyrun" dedi eliyle binayı gösterirken. "Şu zor geceyi bize kim yaşatmış öğrenelim."

Yitik Kitaplar Mezarlığı [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin