Bölüm 16 "Küçük kızının ondan nefret ettiğini söyle"

80 16 24
                                    

Onunla olmak, tüm benliğimi onun yanında buruşturup bir kenara atıp yalnızca onunla ilgilenmek, diğer buhrani düşünceleri savuşturmak varken; şimdi tekrar aynı yerde olmak, sahip olduğum hatırlanası anıları o gizli bahçede bırakıp bu odaya gelmek, fazlasıyla koyuyordu.

Elliott ile uzun sürmeyen bir vedalaşmanın ardından, yarın yine aynı saatte geleceğimize dair sözleştikten sonra, güç bela ayrılmıştık. Benimle geçirdiği iki güne yakın zamanı asla unutmayacağını, hatta benim de içinde bulunduğum tonlarca anıya sahip olmak istediğini söylemişti.

Bense ona bunun kesinliğini vadedemezken, yalnızca aynı şeyleri benim de istediğimi ve olacağını söylemiştim.

Gitmeden önce dudaklarımız birbirini bulmuşken, aniden aklıma gelen şeyle bu etkili anı yarıda kesmiş ve onu hayal kırıklığına uğratmıştım.

"Defterimizi saklayacak bir yer bulamadık."

"Gerçekten, şu an söylemen gereken şey miydi bu?"

"Öylece ortalıkta durmamalı. İfşa olabiliriz."

Israrla belimdeki ellerini bırakmazken, ellerimle omuzlarını hafifçe ittirerek ikna etmeye çalışıyordum.

"Defteri saklayalım."

"Tamam" diyerek bıkkınlıkla belimi bıraktı. "Şuradaki taşlardan birkaçını sökebileceğimizi mi söylemiştik?"

"Evet. Ama çöker mi duvar bilemem."

"Çökmez bence. Çökerse ne olur?"

"Duvarın ötesindeki mezarlıkla sınırlarımız bir olur, ayrıca.."

"Duvarın ötesinde bir mezarlık mı var?" Dedi şaşkınlığını en son derecesine kadar yaşayarak. "Daha neler göreceğim acaba."

Sonrasında korktuğumuz olmamış, dayanıksız ve betonu kuma dönüşmüş duvardan söktüğümüz birkaç taşın arkasını elimizle oymuş, defterin sığacağı büyüklüğe erişince de oraya koyup önündeki taşları tekrar dizmiştik.

Tozlanan ellerine baktı. "Bir kaşığımız olsaymış, fena olmazmış."

"Bir dahakine bulmaya çalışırım."

"Sanırım ben halletsem daha iyi." Sırıtarak yüzüme baktı.

"Sen yokken, burda ben vardım."

Sırıtışını dudaklarından indirmeden kafasını salladı. Onu umursamadan oyduğumuz duvara baktım. "Yeri pek belli olmuyor, işaret mi koysak?"

Biraz düşündükten sonra yerden bulduğu sivri bir taş ile oyduğumız yeri kapattığımız taşın üzerine bir şeyler kazımaya başladı. Uzun süre sonra geri çekildiğinde yüzüm gülmüştü.

"E & V ha?"

"Arasına kalp mi koysaydım yoksa?"

Yüzümü buruşturdum. "Aman, böyle iyi."

Sonra, o bilindik sırıtışını yüzüne kondurup ellerini tekrar belime sardı. "Ne olursa olsun, beni merakta bırakma. Gel ve hep bu deftere yaz. Şu hemşire arkadaşın bizim koğuşa da geliyor mu?"

"Bilmiyorum ama sorarım. Eğer geliyorsa bile onun vasıtası ile haberleşemeyiz."

"Neden, ona güvenmiyor musun?"

"Hayır, güvenmiyorum. Sen de etrafındakilere güvenmesen iyi edersin. Burda herkes, timsah gibidir."

"Timsahları severim, havalı hayvanlardır."

"Konuyu saptırma. Kimseye de güvenme."

"Şeker verirlerse alayım mı?"

"Çok komiksin."

Yitik Kitaplar Mezarlığı [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin