Bölüm 41 "Elliott ve Selim"

53 6 24
                                    

Medyadaki şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim. Bir şekilde, bu bölümü çağrıştırdığını hissedeceksiniz.

-
-
-
-
-
-

Vera ve Elliott, birbirlerinin yüzlerine baktıkları o süre zarfı boyunca hiç konuşmamıştı. Vera sabırlıydı, merakla Elliott'un söyleyeceklerini bekliyordu. Bir bakıma da duyacaklarından çekiniyordu. Çünkü birkaç cümlenin, Elliott'u ondan almasına ya da önlerindeki o sisli yolu hepten yok etmesine dayanamazdı.

Bir karga bağırarak uçtuğunda Vera gözlerini dışarıya çevirdi. "Artık konuşacak mısın Elliott?"

"Ben sana yalan söyledim" dedi Elliott birden. Vera'nın dudaklarını kapamasına bile izin vermemişti. "Sana anlattıklarım doğru değil."

Vera'nın kalp atışları hızlansa da belli etmedi. Tek isteği, sükunet içinde kalıp, ağır şeyler duymamayı dilemekti.
"Öyleyse doğruları anlat bana."

"Beni akıl hastanenesine zorla kapatmadılar Vera. Bir sebebi vardı. Sana söylemekten çekindiğim bir sebebi vardı. Benden uzaklaşırsın, belki beni hiç sevmezsin diye söyleyemediğim şeyler oldu. Hatta belki.." Elliott duraksadı, elleri ile yüzünü avuçladı. "Ben; bana anlattığın her şeyi zaten biliyordum Vera. Anneni, aileni. Neden hastanede olduğunu, Çiğdem'i, ablanı, babanı... Her şeyi biliyordum."

Ve birden, tüm sesler kesildi. Vera soluğunu tuttu, zihnindeki gürültülü sesler bile dindi. Artık kuşların bağırışı yoktu, ormanın sessizliğini duymak zordu. Genç kadın sol tarafında müthiş bir baskı hissetti.

"Bunlar da ne demek Elliott? Ne söylediğinin farkında mısın sen?"

"Bekle" diyebildi Elliot yalnızca. "Bekle, her şeyi sırasıyla anlatacağım."

Vera'nın kaşları çatılmıştı. Gözünün üzerinde bir damarın attığını çok rahat hissediyordu.

"Lütfen beni terk etmeyeceğini söyle."

Vera yalnızca baktı. Anlamsızca, ve büyük bir belirsizlik ile baktı. Elliott yüzünü sıvazladıktan sonra devam etti.

"Her şeyi biliyorum. Çünkü Mücahit, benim babam. Bidar, yani senin annenin adresi karşılığında yüklü miktarda para aldığın kadın da annem. Onlar ölmediler Vera, bir kaza falan olmadı. Yaşıyorlar."

Genç kadın gözlerini kırpmıyordu bile. Tarifsiz bir acı, müthiş bir sıcaklık içindeydi. İçinin yandığını, kaynayan hislerin gün yüzüne çıkmak istediğini hissetti.

"En başından anlatacağım." Genç adam dudaklarını ıslattı. Konuşmak hiç bu kadar acı verici olmamıştı.

"Babamın annemle olan ilişkisini ilk öğrendiğimde, ne kadar berbat hissetiğimi ancak sen anlarsın. Tıpkı baban ile yaşadığın o düşkırıklığını ben de babamda yaşadım. Öğrendiğimde yıkıldım, kendimi öyle berbat hissediyordum ki tek çare ölmek gibiydi.

Babamın annenle olan ilişkisini kendi anneme söylemek istedim. Çok istedim, bunun için kendimi her gün ikna etmeye çalıştım. Ama olmadı. Annem, babamı öyle seviyordu ki, aldatılmak fikrini kaldıramazdı. Eve gönderdiğin fotoğrafları her gün bekledim, posta kutusunun dibinde sabahladığım bile oldu. Sırf annem öğrenmesin, üzülmesin diye tüm o fotoğrafları topladım ve yaktım. Babam bildiğimi biliyordu. Ona yardım ediyorum zannediyordu ama, ben her gün onun ölmesini diliyordum Vera. Bir gün eve mutlu geldi. Yüzünde iğrenç bir sevinç vardı. Nedenin ise babanın ölümü olduğunu öğrendiğimde o kadar dipsiz bir hisse kapıldım ki.. Boğuluyor gibiydim. Babamın hastane için bağış parası adıyla kaçırdığı paraları annemden sakladım, aptal gibi babama yardım ediyordum. Oysa tek isteğim, annemin üzülmemesiydi.

Yitik Kitaplar Mezarlığı [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin