Miraç'tan
"Ya kardeşim önüne baksana!" diye hafiften bağırdım, sinirden.
Karşımdaki de bana bakacak olmalı ki başını kaldırdı. İşte o an hayatımın şokunu yaşadım ben. Neden mi? Karşımdaki çocuk benim tam anlamıyla aynımdı. Ne tepki vereceğimi bilmiyordum. O bana ben ona birkaç saniye baktık.
Şoku anlatmış olmalı ki, ya da en azından biraz etkisinden çıkmış. "Özür dilerim." dedi durgun bi sesle.
Normalde olsa 'önemli değil' derdim biterdi. Ama şuan ne diyeceğimi hiç bilemiyordum. Dilim tutuldu desem yeridir. Sonrasında kendimi toparlayabildim birazcık.
"Burada kalmayalım, çıkalım dışarı. Yoksa okulu üzerimize kilitlerler, tüm haftasonu burada kalırız." dedim.
Olumlu anlamda başını eğdi.
Çıkarken ben ona fark ettirmeden bakmaya çalışıyordum. O da bana belli ki fark ettirmeden bakmaya çalışıyordu ama fark ediyordum. O da benim ona baktığımı fark etti heralde. Sonrasında ses etmeden sadece yere bakarak okulun bahçesine çıktım.
Söyleyecek bir kelime arıyordum ama bulamıyordum. Çimdiklesin biri beni ya. Çünkü bunun gerçek olduğuna inanamıyordum. Hangi duyguyu hissedeceğimi bilememiştim. İkimiz de boş boş birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Uzun süren bir bakışmanın sonunda başımı yana çevirdim. Karşımda başka bir insan mı, ayna mı var belli değil. O derece...
"Merhaba." dedi bana sonunda sessizliği bozarak.
"Merhaba." dedim ben de karşılık olarak.
"Furkan, ben."
"Miraç ben de." dedim. Çocuk adını demiş ben de diyeyim yani.
Bir dakika! Furkan dedi o değil mi? Yanlış duymuş olamam. O Furkan bu Furkan mı? Hem de benim kopyam. Tam anlamıyla kopyam yani! Benzerlik falan değilmiş.
"Nasıl olabiliyor böyle bir şey?" dedi Furkan hâlâ şokun etkisinde bir halde.
Sonunda ikimizden biri bu soruyu sorabilmişti. Ama sanırsam ikimiz de bu sorunun cevabını bilmiyoruz.
"Bilmiyorum." diye yanıtladım. Durduktan sonra devam ettim. "Düşünemiyorum da. Düşünme yetkimi kaybetmiş durumdayım."
Böyle dememe hafiften gülümsedi. Söylemek gerekirse gülüşü de aynı benimki gibi.
Furkan elini alnına koydu. Sonrasından ellerini saçlarının arasında gezdirip elini indirdi. Hafiften kendime gelmeye başlamıştım ben de. O da kendini toparlamış olmalı ki dedi bana;
"Evine bi yarım saat bir saat geç gitsen olur mu?"
"Olur... da niye?"
"Aşağıda bir kafe var ya, orada bi oturup konuşalım. Hem mideye de bir şey gitmiş olur biraz rahatlarız."
"Tamam."
İlerlemeye başlamıştık. Yaşıyor olduğum şeyleri idrak etmeye çalışıyordum. Bu sefer aksine Furkan'ın yüzüne bakmamaya çalışıyordum yoksa idrak edebilmem daha da güçleşecek.
Furkan çantasının tek kolunu çıkartıp önüne kaydırdı. En öndeki fermuarı açtı ve içinden telefon çıkarttı. Telefonu mu vardı onun? Neyse, seni ilgilendirmez o Miraç! Birkaç şey tuşlayarak birini aradı.
"İbrahim abi sen geldin mi bizim oraya? Haa, neyse. Git istersen başka bir yere. Bir arkadaşla bir yere gideceğiz de. Ben çıkışta arayayım seni. Tamam abi o zaman, görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir İkiz Meselesi [Tamamlandı ✔]
Novela JuvenilHenüz 1 yaşlarındaydılar anneleriyle babaları ayrıldıklarında. Ayrı ayrı büyüdüler, birbirlerinden bihaberdiler. Derken kader hiç ummadıkları bir anda ve bir mekanda karşı karşıya getirdi onları. 14,5 yaşlarında gerçekleşen bu olay hayatlarındaki dö...