25.ɓöℓüɱ

221 35 22
                                    

❦  Sen ona hiçbir zaman kıyamadın
çünkü üzülmesine dayanamazdın.

°

27 Ekim 2009 – Salı

Annemin sigara içtiğimi öğrenmesinden sonra hayatımda büyük bir olay olmamıştı. Annem beni ilk birkaç gün göz hapsinde bulundursa da sonra sonra kabullendi bunu. Gözünün önünde sigara içtim de laf etmedi. Tabii bir kızgın ve bunalmış ifadeyle de baktı. Malum mutfak penceresi arka bahçeyi görüyor. Annem bayağı bir göz hapsinde tuttu ama. Hiç yanından ayırmadı. Yemek hazırlarken, ev işi yaparken... Tuvalet gibi durumlarda ise Miraç'ı başıma dikti. Diğer uzun süreli başımdan ayrılmalarda Miraç yine bir tane olsun içmeme yardımcı oldu. Zaten günde bir tanesi bana yetiyordu.

Okul açıldığından beri babamda kalıyorduk zaten. Evin büyük oluşu ve kimsenin kimseyi takmayışı sigara konusunda işimi biraz kolaylaştırıyordu. Yalnız annemin evine 3 ayda öyle bir alışmışım ki şimdi villaya geçince bir sarsıldım. Yazın başlarında annemin evi içinse çok küçük deyip duruyordum. Öyle bir dengesizlik içindeyim.

Her şeyiyle iki basamaklı bir sayı olan sınıf derecesine geçmiştim. 10.yaşıma girerken de böyle diyordum kendimce. Artık yaşım iki basamaklı olacak falan. 4,5 ay sonra 16 yaşıma gireceğim girmesine de şimdi de 20'in yolunu gözlemeye başladım. Aslında bulunduğumuz anın kıymetini bilip, onu yaşamalıyız. Yine de insan istemsizce onlar basamağının artacağı yaşını bekliyor.

10.sınıfa dair bahsetmem gereken bir şey de olabilir. Bu yıl sınıfa yeni bir kız geldi. 2 kişinin gitmesinden sonra şu anda tam 30 kişiydik. Kızın babasının buraya tayini çıkınca Bolu'dan gelmişler. Bu kızdan neden bahsediyorum diyorsanız Miraç ile bana fena bir şekilde taktı. Değişik tuhaf bir takma bu. Bunun hoşlantı olabileceğini düşündük kendi aramızda. İkimizin de fiziksel görünümünü aynı diye ikimizden birisinden yüz bulmaya çalışıyor olmalı. Bir de şöyle düşünün ki boyu taş çatlasa 1,60m'dir ve en arkanın bir önünde oturan bizim önümüze oturttu kendini. Hocaya yalvar yakar...

Evet, biz hala en arkanın bir önündeyiz. Sadece ortada değil, cam kenarındayız. Boyumuz sebepli biraz arkalara atılıyorduk. Cam kenarını ben kaptım tabii ki Miraç'a bırakmadan. Kenarda olmak daha iyi. Ömer de bizimle aynı hizada olan bir yan sıramızda oturuyordu.

3.ders olan kimyadan çıkmış, teneffüsteydik. Kitaptaki etkinlik olan bir yeri hoca ödev olsun diye geçti. Şimdiden yapmaya başladım bu sebeple.

Miraç'ın "Furkan" diye olan seslenmesini duyduğumda başımı çevirip baktım. Elma dilimi uzatıyordu. Elinden alıp bir ısırık alarak soruyu çözmeye devam ettim. Ağzımdakini yuttuğumda "Aynısı bende de vardı." dedim.

"Sen onu çıkarana kadar..."

"Teneffüste şuranın birazını yapayım dedim işte."

Miraç cevap vermemişti. Ben de yeni soruya geçmişken "Of, ne arseniği ya!" diye söylenmiş olabilirim. Tamam, olabilir değil; direk öyle. Bir soruya azıcık sinir olayım sonuç olarak söylenebiliyordum.

"Furkan, seni o söylendiğin arsenikle zehirlerim."

"Yine ne var?"

"Şu sorularla biraz bir iyi anlaşsan?"

"Ben kiminle anlaşabiliyorum ki sorularla anlaşayım canım ikizim ha?"

"Olsun, sen yine de iyi anlaşmaya çalış."

"Bir tane daha elma versene."

"Kendininkinden al."

"Of! Tamam ya!"

Bir İkiz Meselesi [Tamamlandı ✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin