NEDEN OLMASIN Kİ? (Tamamlandı)

Kamp

Bu gün cuma. Bizimkilerle kamp yapmaya gidecektik. Gökçeada'da bir kamp alanı bulmuştuk. Buradan uçağa binip oradaki servisle kampa gidecektik. O kadar çok eşya vardı ki. Valizleri teke düşürmeye çalışmıştık. O yüzden beraber olanlar tek valiz hazırlıyordu. Ben eşyalarımı yerleştirdim ve valizi Göktuğ'ya götürdüm. O da eşyalarını koydu. Sonra bir şeyler yemek için dışarı çıktık.

Bizim kafeye gittik ve sipariş verdik.
Göktuğ:
- İyi misin? Son günlerde biraz farklı gibisin.
- Ne gibi farklı.
- Önceden istemediğin şeyleri istiyorsun. Birden cesaretlenmiş gibisin.
- Evet. Cesaretlendim. Sen istemiyor musun?
- Hayır. Tabi ki de istiyorum. Sadece birden böyle olması garip geldi.
- Neyse. Şimdi bundan bahsetmek istemiyorum.
Yemekler gelmişti. Saçma sapan konulardan konuştuk ve sonunda konu Mert ve İrem'e geldi. Göktuğ:
- Mert'e söyleyecek misiniz?
- Bilmiyorum? İrem'e kalmış. İsterse söyler.
- Eninde sonunda öğrenmek zorunda. Ömür boyu saklayamazsınız.
- Beni de o korkutuyor zaten.

Ertesi Sabah

Çalan alarmlar beyinimde ötüyordu. Yine de kendimi kaldırdım. Bu sabah bizimkilerle kampa gidiyorduk. Kalktım ve hazırlandım. Kamp eşyalarını alıp arabaya yerleştirdim. Önce Özge'yi aldım bize en yakın olan oydu. Sonra Göktuğ ve Kutayı da aldık. Havaalanına geldik. Arabadan eşyaları indirip bagaja verdik ve uçağın gelmesini bekledik
Yaklaşık on beş dakika sonra uçak geldi. Uçağa yerleştik. Ve havalandık.

...
Uçak yere indi. Biz de bagajlarımızı alıp servise yerleştirdik. Sonra da kahvaltı yapmaya gittik. Hepimiz zehir gibi açtık. Siparişleri verdikten sonra masada bir sessizlik oluştu. Deniz:
- Ne bu sessizlik ya. Yas tutar gibiyiz.
Kutay:
- Tabi siz Mertlerle geldiniz. Bizim arabada içimiz çıktı cilveleşmelerden.
Göktuğ:
- Amma abarttınız sizde.
Kahvaltı böyle devam etti. Sataşmalar çekişmeler,şakalar resmen çocuk gibiydik. Herkes bitirdikten sonra servise binip kamp alanına gittik. Çadırları kurduk. Kamp alanının kendine ait iskelesi vardı. Herkes yorgundu ama denize de girmek istiyorduk. Üstümüzü değiştirmek için çadırlara girdik. Göktuğ ile ben aynı çadırda kalıyorduk. Hazırlanırken Göktuğ:
- Keşke üstünü çıkarıp atabilsem.
- Gece yaparsın.

Çadırdan çıktım ve iskeleye ilerledim. Bizimkiler de iskeledeydi. Sonra denize atladık. Bu gurupla olmak beni mutlu ediyordu. Denizden çıktıktan sonra duş almak için kurulan alana girdim. Siyah kapsüller vardı. Çoğu genişti. O kadar sıra vardı ki. Ben Göktuğ'yu da alıp tek bir kapsüle girdim:
- Elin kolun rahat dursun. Sakince duş alalım.
- Tamam.

...

(+18)

Pek rahat duramasakta duştan çıktık. Herkes acıkmıştı. Yakındaki kafelerden birine gidip bir şeyler yedik. Saat ona geliyordu ama hepimiz çok yorgunduk. Çadırlara girdik. Göktuğ:
- Evet. Gece demiştin.
- Gel benimle.
Tuvalette girdim ve Göktuğ'yu da çektim. Üstümü ve üstünü çıkardım. Kollarımı doladım ve ...

Tuvaletten çıktık ve tekrar çadıra döndük. Uyumaya çalışıyordum ama olmuyordu. Yattığım yerden doğrulup:
- Aşkım. Aşkım.
- Efendim. Aşkım.
- Yetmedi.
- Evet ...

Çadırdan çıkmak için fermuarı açacaktım. Göktuğ elimi tuttu:
- Gitme burada yapalım.
- Ne?! Göktuğ saçmalama. Hem dar hem de toprak üstünde.
- Tamam ne olmuş?
- Hayır. Benimle gel.

İkna olmuştu. Peşimden geliyordu. İskeleye çıktım:
- Evet. Sen mi soymak istersin. Ben yapayım mı?
- Deli misin? Görürler.
- Saat 4. Bizimkilerin soluğu bile çıkmıyor. Yoldan biri geçse de çıplak olduğumuzu fark etmez. Göktuğ hadi.
- Peki. Ben yaparım.

İyice yanıma geldi ve beni soydu. Resmen hafiflemiş hissediyordum. O da üstündekilerden kurtuldu. Kollarımı sardım ve öpmeye başladım. Beni iskeleye yatırdı. Üstüme geldi ve yapmaya başladı. Bir süre sonra durması için ittim. İskeleden indim ve denize kıyıdan girdim. Göktuğ da peşimden geliyordu. Tabanın kum olduğu bizim de suda sadece kafamızın göründüğü bir yerde durdum. Göktuğ'yu kendime çektim. Kollarımı boynuna doladım. Bacaklarımı da vücudunda birleştirip kendimi Göktuğ'ya bıraktım.

...