Hello, Mr. Kim
24. Bölüm
Bazı insanların korktuğu, sözlerine itaat ettiği birileri vardır. Park Jiwoo'da o tip bir insandı. Babası, Park Chanho'dan oldukça korkardı. Sanki ona zamanında fiziksel bir zarar vermiş gibi ama hayır, Park Chanho şiddete oldukça karşıydı. Sadece oğlunun nasıl bir kişiliği olduğunu biliyor ve ona göre önlemini alıyordu. Bunu bilenler arasında Shin Wonho'da vardı. Bunu kullanmaktan asla çekmeyecekti çünkü arkadaşı bunları hak etmemişti. Park Chanho'yu aradığında da olacakları az çok tahmin edebiliyordu. Park Chanho asla torunlarına kıyamazdı.
"Wonho? Efendim, oğlum?"
"Büyükbaba Chanho, sana söylemem gereken şeyler var."
"Sorun ne, Wonho? Saat oldukça geç oldu ve meraklandım."
"Konu Jimin ve babası ile ilgili. Buraya gelebilir misiniz?"
"Neler oluyor?"
"Biz şu anda hastanedeyiz. Telefonda açıklanacak bir şey değil bu."
"Pekala, hangi hastane?" Wonho hastane adını verdikten sonra telefonu kapatmıştı. Park Chanho ise yardımcılarına haber vermiş, özel uçağını ayarlatmıştı. Eşine de haber vermişti. Sorun neyse çözmeliydi.
Odadan çıkan ilk kişi Takuya olmuştu. Odada Wonho'yu göremeyince merak etmişti.
"Hey, neden gelmedin?"
"Büyükbaba Chanho'yu aradım. Hem de onu öyle görebileceğimden emin değildim." sarıldı sevgilisine Wonho. Biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı sanki. Daha sonra odadan Taehyung çıktı. Gözleri kızarık ve şişmiş bir haldeydi. Yorgun gözüküyordu. Kenardaki sandalyelerden birisine oturdu ve ardından odadan Baekhyun ile Chanyeol çıktı. İkisi de üzgün gözüküyordu. Wonho'da Taehyung'un yanına oturdu. Birisinin kardeşi birisinin sevgilisi içerde yatıyordu. Bir süre sessiz kaldılar daha sonra Taehyung, Chanyeol ile Baekhyun'u gönderdi. Şirkette onun yerine birilerinin durması gerekti. Evli çift isteksiz bir şekilde gitmişti ama Taehyung da haklıydı. Takuya ise kantine inmişti. Onları yalnız bırakmak istemişti. İkisinin konuşacakları vardı, hissetmişti bunu. Takuya gittikten sonra iç çekti Wonho.
"Jimin'le daha bebekken tanıştık diyebilirim. İkimiz de 4 yaşındaydık ve babalarımız ortaktı. Jimin hep böyle minyondu. Çekingendi. Ablasının eteklerinin ucunu tutar hep onun bir adım gerisinde dururdu. Bir anda en yakın arkadaşlar oluverdik ve bu 16 yıldır böyle oldu." soluklandı Wonho. Güç toparlaması gerekti.
"Jimin'in hayalleri hep basitti. O her zaman ailesiyle vakit geçirmek isterdi. Babası saçlarını okşasın, dersleriyle ilgilensin isterdi. Sırf bu yüzden her zaman çok çalıştı. Ama Jiwoo amca hiç bir zaman sevgi göstermedi Jimin ve Jieun noonaya. O her zaman işini ve parayı sevdi. Annesi ise ayrı bir alemdi. Yine de her zaman sevdi onları Jimin. Ona gerçekten sevgi gösteren ablası ve büyükbabasıyla büyükannesi vardı. Jiwoo amca hep korkmuştu büyükbabadan. Büyükbaba oğlunu bildiği için hiç bir zaman şirketi tam anlamıyla devretmedi oğluna. Şirketin sadece %20'lik hissesi ona ait. Kalan kısmı Jimin ve Jieun noonanın. Sırf bunun için çocuklarına katlandı belki de." sinirliydi Taehyung. Hangi baba bunu yapabilirdi? Nasıl bir vicdandı bu?
"Minik civcivim," diye mırıldandı. Sesi oldukça boğuk ve kısıktı.
"Hyung," dedi Wonho ve Taehyung'a döndü.