Rüzgar kadar cool kalkamasam da kalkmıştım işte. Çıktıktan sonra müdürün odasına yöneldim. Koridorlar bomboş olduğu için ayak seslerim yankılanıyordu. Biraz yavaşlayıp zemine daha yumuşak basmaya çalıştım. Ses azalmıştı. Müdürün odasının önüne geldiğimde yavaşça kapıya yanaşıp kulağımı dayadım. Konuştuklarını duymaya çalıştım. Ancak duyulmuyordu. Filmlerde böyle olmuyordu ama!
Merdivenlerden ayak seslerinin gelmesiyle o tarafa döndüm. Merdivenler yukarı doğru telefonla konuşarak çıkan birinin gölgesi duvarda kendini gösterdi. Kapıdan biraz uzaklaşıp içeridekinin çıkmasını bekliyormuşum da sıkılmışım gibi bir hava katmaya çalışarak volta atmaya başladım. Ben ne kadar zekiyim böyle!
Sonunda çıkmış olan tarihçi Ufuk hoca U dönüşü yaparak diğer koridora girdi. Telefonla o kadar hararetli konuşuyordu ki beni fark etmemişti. Dudağımı ısırıp yine kapıya yanaştım. Duyulmuyor ki! Bu kapı neden bu kadar kalın? Bir şeyler duymaya başladığımda daha çok dikkat kesildim. Ancak bu konuşma sesi değildi. Buraya doğru gelen bir ayak sesiydi. Anlamakta geç kalmıştım. Kapı açılınca geri sıçradım. Kalbim ağzıma gelmişti resmen. Açık kapıdan bana bakan Rüzgar'ın yeşil gözleriyle karşılaştım. Birkaç saniye bakıştıktan sonra durumu toparlamaya çalışarak "ben... Şey... Cihangir hocaya bir şey soracaktım da." dediğimde hala ifadesiz bir şekilde yüzüme bakıyordu. Gerginlikle ağırlığımı diğer ayağıma verip yutkundum. Tepkisini bekliyordum. Ancak bir şey söylemeden yanımdan parfümünün odunsu kokusunu bırakarak geçti. Yine arkasindan bakıyordum. Bu sinir bozucu olmaya başlamıştı.
Kapısı açık olan odaya baktığımda içerideki masasında bana bakan Cihangir hocayla göz göze geldim. Yapmacık sırıtarak "hayırlı işler." deyip kapıyı yavaşça kapattım. Hayırlı işler ne ya? Dükkandan mı çıkıyorsun? Başka bir şey mi bulamadın? Hocanın hala şaşkınca kapıya baktığına eminim. Ah kafam ah! Hepsi Rüzgar'ın suçu. Zaten konuşmaları da duyamadım. Üstüne bir de rezil oldum. Kızardığıma eminim. Yanaklarım alev alev.
Zil çaldıktan sonra Su heyecanla neler konuştuklarını sormuş ama ben bir şey duyamadığımı söyleyince hayal kırıklığına uğramıştı. Ardından kahverengi gözlerinden parıltı geçmiş ve bana sürprizi olduğunu, unuttuğunu söylemişti. Kolumdan sürükleyerek dışarı çıkarmıştı.
Şuan bir banka oturup birbirimize döndük. Etrafa bakarak "hani nerede sürpriz?" dediğimde Elinde ki poşeti gözümün önünde sallayarak "işte buradaa" dedi. Merakla "o ne?" diye sordum. Heyecanla oturduğu yerde dikleşip "aç." dedi. Poşeti alıp içinde ki kutuları çıkardım. İki tane avuç içine sığacak kutu çıkmıştı. Elimden birini alıp "bu benimkisi. Aç hadi." dedi. Heyecanına karşı gülümsedim. Kutu beyazdı. Üzerinde siyah desenler vardı. Tutup kapağını kaldırdım. Siyah yastığına takılmış bir bileklik duruyordu. İpi siyah, üzerinde ki sonsuzluk işareti gümüş rengindeydi. Sonsuzluk işaretinin sol halkasının üst tarafinda kavisli bir şekilde 'sonsuza kadar' yazıyordu. Gülüşüm genişledi. Kutusundan çıkarıp bileğime takarken Su' da çıkarıp bileğine takmıştı. Bileklerimizi paralel olarak tutup bilekliklerimize baktık. O an ikimizin de aklından aynı şeyin geçtiğini biliyordum.
"Sonsuza kadar."
"Sonsuza kadar."
Dışa aynı anda vurduğumuz bu sözler asla değişmeyecekti. Su heyecanla ayağa kalkıp önüne gelen saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı. Gaza gelmişti. "Aklına yine ne geldi?" dediğimde bana bakarak sırıtıyordu. Kahvelerinin içi gülüyordu. Bileğiyle beraber bilekliğini kaldırıp sonsuzluk işaretini gösterdi. "Bu sonsuzluk işareti bizi temsil etsin. Bu bileklikleri bu yüzden yaptırdım. Üzerinde ki yazıyı da özel olarak bastırdım." yanıma geri otururken ben yine sözünü bitirmesini bekliyordum. "Bu sonsuzluk işareti biziz. Onu ortadan ikiye ayırırsan ne olur? İki tane sıfır." hayretler içerisinde yüzüne bakarken bu laflar buna nereden geliyor? Diye düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sonsuza kadar (Tamamlandı)
Teen FictionRuhları ve akılları aynı noktada buluşmuş iki insan; Anka ve Su. "sonsuza kadar" dediler, "sonsuza kadar dostuz." Maceralarını, hayallerini, üzüntülerini, sevinçlerini birlikte yaşayan iki dost. "bu sonsuzluk işareti bizi temsil etsin." dedi Su, "On...