7

26 7 47
                                    

"okul çıkışı alış-veriş merkezine gitmeliyim. Pantolon alacağım. Beraber gidelim mi?"

"Gideriz."

Kafa salladım ancak aklım ve gözlerim kamelyada oturmuş olan Rüzgarlardaydı. Rüzgar aynı umursamaz tavırlarını takınmıştı. Ama artık ben asıl Rüzgar'ı görebiliyordum. Öğrendiğim kadarıyla tabi. Bunu öğrenmenin bir yolu vardı. Bahadır. Ayağa kalktım.

"Bahadır dan laf alalım gel." Dedim.

"Senin aklın hala orda mı ya?"

"Öğrenmezsem çatlarım."

Rüzgarlara doğru ilerlemeye başladım. Su' da peşimden beni takip etti. Yanlarına geldiğimizde Ata yine sırıtmaya başlamıştı. Yanında ki Bahadır'a baktım. Göz göze gelince samimiyetle gulumsemişti.

"Bahadır konuşabilir miyiz?

İlk başta afallasada kafasını olumlu anlamda salladı ve ayaklandı. Beraber oradan ayrılıp bankların birine oturduk. Merakla bana döndü.

"Ne konuşmak istiyorsunuz?"

"Kardeşlerin ve senin hakkında bilgi." Dedim.

"Derken?"

"Anneniz ölmüş demek."

Gözlerindeki ışık ve gülüşü soldu.

"Siz bunu nereden biliyorsunuz?"

"Soruları şuan ben soruyorum. Babanız, anneniz öldükten sonra mı yoksa önce mi sizi bıraktı?"

"Sonra."

"Taksit taksit cevaplama be çocuk. Anlat işte."

Yerinde huzursuzca kıpırdandı. Konudan rahatsız olmuşa benziyordu. Ama bizde merak etmiştik. Su'nun da merakla dinlediğini görebiliyordum. İlgi odağı bizden çekip ellerine odaklandı.

"Biz küçükken" diye başladı. "Babamız bizimle hiç ilgilenmezdi. İşe gider, işten gelirdi. Hep kendi halindeydi. Annemlede çok konuşmazdı. Herkesle ilişkisi zayıftı anlayacağınız. Annem bizimle ilgilenirdi. Parka çıkarır, evde bizimle oyunlar oynardı. Annemizi her zaman daha çok sevmiştik. Ama annemize en bağlı Rüzgardı. Yanı başından hiç ayrılmazdı.

"Kıh!" Gibi bir ses çıkardı ve devam etti.

"Seni kötülüklerden koruyorum." Diyordu. Küçük yaşında annemin koruması gibi gezerdi. Kendince en güçlü oydu. Ama..."

Gülüşü soldu.

"Onun hiçbir şekilde müdahale dahi edemeyeceği bir hastalığa yakalandı. Doktor kanser teşhisi koymuştu. Kanserin kötü birşey olduğunu biliyorduk. Annemize birşey olma düşüncesi bizi mahvederken, nihayet yataklara düştüğünde öylece izlemekten başka birşey yapamiyorduk. Artık o neşeli ve parlak yüzü, solgun bir çiçeği andırıyordu. İlaçlar işe yaramıyor, günden güne daha kötü oluyordu. Doktor umudunu kaybetti. Bizde yavaş yavaş kaybediyorduk. Umudunu tek kaybetmeyen Rüzgardı. Annemede umut verirdi. "İyileşeceksin anne." Derdi. "Beraber yine arabalarla oynayacağız. Yine parkta bizi sallayacaksın."

Yutkundu. Maviye çalan gözleri -hala göz rengini çözememiştim- dolmuştu. Sıkıntılı bir nefes verdi dağları yerinden söküp atabilirdi bu nefes.

"Birgün yine hastanedeki odasına götürdü bizi babam. Odasında yoktu. Doktor gelip ölüm haberini verdi. "Zaten acı çekiyordu. Huzurlu bir uykuya yattı." Demişti. Biz ne yapacağımızı bilemezken Rüzgar doktora bağırmaya başladı. "Yalan söylüyorsun!" İnanamıyordu. İnanamıyorduk. Resmen yıkıldık. Rüzgar'ı söylemiyorum bile. Eve gidince kendini odaya kapattı. Babam zaten bizim ne düşündüğümüzü veya psikolojimizi düşünmezdi. O gün içip durmuştu. Annem öldükten sonra onu durduracak biri kalmadı. Bizi terketti."

sonsuza kadar (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin