Karşımdaki televizyon ünitesini incelemeyi bitirmiş halıya geçmiştim. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirerek ofladım. Annemler mutfakta dedikodunun dibine vururken ben eşya incelemesi yapıyordum. Evde denemeyin! Kafayı sıyırtıyor.
Salona sinem yengenin girmesiyle dikkatimi ona verdim. Elinde kırmızı Kapaklı kitap gibi birşey vardı.
"Bu ne sinem yenge?"
"Bu bir albüm yengeciğim."
Yanıma oturup albümü bana uzattı. Elime aldıktan sonra kapağı açtım. Daha fazla kapağına bakmaya gerek yoktu. Sonuçta albüm içine bakmak için vardı.
"Sıkılmışsındır belki, biraz oyalanırsın diye getirdim."
"Teşekkür ederim."
İlk fotoğraf amcam ve yengemin lise yıllarındaki birlikteliğine dayanan pozitif bir fotoğraftı. Okulun önünde kameraya bakarak gülümsüyorlardı. Diğer fotoğraf lise mezuniyetinde çekilmişti. Kafalarında keplerle birbirlerine sarılmışlardı. Çok eskiden beri birliktelerdi ve amcam ölünceye kadar aşkları sönmemisti. Yengemin hala onu com sevdigini biliyordum.
Fotoğraflar kronolojik sırayla dizilmislerdi. Gittikçe büyümüsler ancak yüzlerindeki o pozitif gülümseme asla sönmemisti. Evlendikleri fotoğraftan sonra kazandıkları mesleklerin diplomalariyla çekindikleri bir fotograf vardı. Amcam pis üniforması giymişti. İçimi hüzün kapladı. Hayatını adadigin meslek uğruna ölmek...
"Yenge bunlar çok güzel fotoğraflar."
"Evet." Gülümsüyordu.
Yengem yanımdan gittikten sonra albümü tam kapatıp yanıma koyacaktim ki cebimdeki telefonum titremeye başladı. Su görüntülü arıyordu. Yeşil şeyi kaydırdım.
"N'aber kanka? Nasıl gidiyor yengende oturmacalar?"
"Valla bir saattir televizyon ünitesiyle bakıştık, şimdi halıyla bakışıyorduk. Siz bensiz eğleniyor musunuz?"
"O kadar eğlendik ki sorma."
"Yaa..." Dudak büzdüm.
"Şapşal! Sensiz eglenemeyecegimi söylemiştim."
Arkadan sesler geliyordu.
"Sıla! Sıla!"
"Melek! Melek!"
Galiba Bahadır ve Ata'nın sesleriydi.
"Orada neler oluyor?" Dedim.
Su telefonu onlara çevirdi. Telefonun görüş açısına Bahadır, Ata, Melek ve Sıla girdi. Melek ve Sıla ellerini yere koymuş amuda kalkmışlardı. Dengeyi sağlamak için bacaklarını havada sıfır açmışlardı. Bahadır ve Ata onlara tezahürat yapıyordu.
"Ne yapıyorsunuz?"
Aklımdaki soruyu Su sormuştu.
"İlk düşen bize birşey ısmarlayacak." Dedi Ata.
"Siz neden yarışmıyorsunu? Bu haksızlık değil mi?" Dedigimde "Onlar yarışmak istedi." Cevabını aldım.
Sıla kaybedecek gibi olunca elleriyle biraz yürüdü ve dengesini sağladı.
'bunlardaki özgüvenden bende istiyorum' diye düşündüm.
Alışveriş merkezinde insanların içinde amuda kalkma yarışması yapmak. Gelip geçen onlara bakıyordu. Kimisi ayıplarcasına bakıyordu, kimisi ise şaşkındı. Merak edip izleyenler bile vardı. Ancak bu bizim dortlünün umrunda gibi görünmüyordu. Bir dakika, onlar ne ara bizim dörtlü olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sonsuza kadar (Tamamlandı)
Teen FictionRuhları ve akılları aynı noktada buluşmuş iki insan; Anka ve Su. "sonsuza kadar" dediler, "sonsuza kadar dostuz." Maceralarını, hayallerini, üzüntülerini, sevinçlerini birlikte yaşayan iki dost. "bu sonsuzluk işareti bizi temsil etsin." dedi Su, "On...