Rüzgar'la beraber okulun otoparkına ilerliyorduk. pek konuşmayı sevmiyordu. Kendi içinde konuşuyordu belkide. Zeki olanlar az konuşur derler. Bilemeyeceğim artık. Ayrıca bu 17 yaşında değil mi? Daha ehliyet vermezlerdi. Ehliyeti bırak bu yaşta arabası mi vardı? Diğer gençler gibi şahin mi kullanıyordu acaba? Otoparka yaklaştığımızda önden gidip oldukça spor ve gösterişli bir arabanın yanında durdu. Hadi canım! Cebinden arabanın anahtarını çıkarıp düğmeye bastı. Işıkları yanıp söndü. Simsiyahtı birde. Allah'ım!
"Arabayla bakışmanı kesip binecek misin?" Kıkırdadı.
"Aslında ben akşama kadar böyle bakabilirim."
"Binmek istemiyorsun yani."
"Hayır! İstiyorum."
Koşup öne bindim. sırtımı rahat deri koltuklara yasladım. İçide dışı gibi gösterişliydi. Çokta rahattı. Rüzgar da şoför koltuğuna oturup yaslandı. İçeri parfümünün kokusu dolmuştu.
"Senin ehliyetin var mı ya?" Dedim.
Anahtarı kontağa sokup çalıştırdı. Birde gaz verip havasını attı. Bu kadar havalı arabam olsa ben de atardım.
"Ben on sekiz yaşındayım."
"Nasıl?"
"Bir sene sınıfta kaldım."
"Anladım. Ehliyetin var yani."
"Hayır yok. Ama kullanmayı biliyorum merak etme. Yakında ehliyetimi de alacağım."
Arabaya gaz verdikçe, o gaz sesi beni deli ediyordu. Okulun otoparkından çıktığımızda gaza biraz daha yüklenip hızlanmıştı. Araba asfalt zeminde yağ gibi kayıyordu. Hızlandığını hissettirmiyordu.
"Bu arabanın markası ne?"
"Zenva ST1"
"Senin mi?"
"Pek sayılmaz. Grubumuzun desek daha doğru olur."
"Ne güzel lan!"
"Lan?" Afallamıştı.
Kıkırdadım.
"Bizde böyle."
Yolun kenarında polisleri görmemizle Rüzgar'ın biraz gerildiğini hissettim. Ehliyeti olmadığındandır diye düşündüm. Onun aksine ben hayranlıkla bakıyordum. Aklımda yine iki kelime yankılanmaya başlamıştı;
'polis olmak.'
"Senin bir hayalin var mı?" Dedim. Çok soru sorduğumun bende farkındaydım.
"Neden sordun?"
"Benim var. Ama sanırım hayal kurarken malzemeden çalıyorum. Çünkü sürekli yıkılıyor."
"İsminin anlamı ne biliyor musun?"
Konuyla alakasız bir soru sorunca bir an afalladım.
"Evet anka kuşundan geliyor."
Kısık nefes verip güldü.
"O anka kuşu öldüğünde yine ve yine küllerinden doğar."
Ben onu dikkatle dinlerken devam etti.
"Hayallerini öldürürler diye hayal kurmaktan vazgeçilmez."
Yes gözlerini yola sabitlemişti.
"Sende hayallerini küllerinden yeniden ve yeniden canlandırmalısın."
Bir edebiyat yapmayan bendim galiba. Peki buna bu sözler iki dakikada hemen nereden gelmişti? Ama sözleri çok mantıklıydı. Gülümsedim. Gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sonsuza kadar (Tamamlandı)
Teen FictionRuhları ve akılları aynı noktada buluşmuş iki insan; Anka ve Su. "sonsuza kadar" dediler, "sonsuza kadar dostuz." Maceralarını, hayallerini, üzüntülerini, sevinçlerini birlikte yaşayan iki dost. "bu sonsuzluk işareti bizi temsil etsin." dedi Su, "On...