13| Went a little like this

469 44 31
                                    

( Tenny - 159 cm

Yorum yapmayı unutmayın ^^ )

Birbirimize itiraf ettiğimiz gün yurda dönerken öyle çok oyalanmıştım ki... Bir kere korkuyordum itiraf etmiş olsak da. Sonuçta...Sooyoung o kızı öpmüştü. Şimdi gelip de hiçbir şey olmamış gibi sevgilim olabileceğini düşünüyorsa yanılıyordu.

Ama onu reddetmek için de güç toplamam gerekiyordu. İşte bu yüzden saatlerce dışarıda dolandıktan sonra döndüm yurda. Kapıyı açar açmaz bir el beni içeri çekmişti.

"Niye bu kadar geciktin Jiwoo? Dizine bir şey oldu mu? İyi misin? Ayrıca bak, beni öpebilmen için süslendim. Yani...en azından güzel kokuyorum!" Sooyoung hemen laflarını sıralamıştı. Reddet onu Jiwoo. Reddet. Ya da en azından hesap sor! Ama gülümserken öyle güzel görünüyordu ki... Ne yapacağımı hiç bilmiyordum cidden.

"B-banyo yapıp...geliyorum!" Aklıma gelen tek kaçış buydu. Kafasını sallayıp yatağına oturdu. Ben de yeni kıyafetler alıp banyoya girdim.

Kendimi gazladığım dakikaların ardından bir de saçlarımı kurutarak zaman kazanmaya çalıştım. İnsan beklemekten sıkılır yâhu. Aradan bir saat geçtiği hâlde aynı yerde, aynı pozisyonda oturuyordu. Odaya girdiğim andan beri de üzerimdeydi gözleri.

Saçımı bağlayıp yanına oturdum. "Bana bazı açıklamalar borçlusun Sooyoung. O...kız..." Devamını söylemek istemedim. O manzara her aklıma geldiğinde kalbime büyük bir ağırlık çöküyordu. Elimi tuttu.

"Kim Jiwoo, homofobik gibi davranıyordun ve sürekli erkeklerden bahsediyordun. Beni hiç sevmeyeceğini düşündüm. Seni unutmak istedim. Ama biliyor musun..." Elimi dudaklarına bastırdı. "Olmadı. Onu öperken bile sen geldin aklıma. Sonra geri çekildim ve hem kendime hem de sana sinirlendiğimden dışarıda gezip durdum. Yurda döndüğümde neyle karşılaştım dersin? Benden nefret ettiğini söyleyen bir Jiwoo ile."

Yani...Platonik olduğumu düşündüğüm tüm zamanlarda karşılıklıydı hislerim. O zamanlar aptal olduğumu söylüyordum. Şimdi on kat daha aptal olduğumu söylüyorum. "Ben de seni seviyorum, Sooyoung." Ben kaçarken söylediği söze karşılık verdim.

Rahatlamış gibi derin bir nefes verdi. "Sonunda kafamı rahatça yastığa koyabilirim." Gerçekten de uzanıp yastığa koydu başını. "Yanıma gel. Daha konuşacaklarımız var." Gülerek yanına uzandım.

Hâlâ çok garip geliyordu işin açığı. Daha kısa bir süre öncesine kadar korkup kendimi uzaklaştırmaya programladığım bir yakınlıkta duruyorduk. Gözlerinin içine korkmadan bakabiliyordum. Utanmadan, çekinmeden saçlarıyla oynayabiliyordum. Gerçi hâlâ vardı biraz utanç ama... "Ne zamandan beri?" Soruverdim utangaçlığımı saklamak için.

"Ben de onu soracaktım sana... Bilmiyorum Jiwoo. Belki de buradaki ilk karşılaşmamızdan beri, emin değilim. Ama 14 Şubat'tan beri aklımdan çıkmıyorsun. Gerçekten de sen mutlu ol istemiştim ama...sanırım olmam gerekenden daha mutlu oldum ben de."

Gülmeye başladım. Ne çok ortak yönümüz vardı aslında. "Benim için de durum aynı." Ben bunu dedikten sonra öyle bir gülümsemişti ki dünyanın bütün mutluluğunu gülüşüne sakladı sanmıştım. "Çok güzelsin Sooyoung." Ne zamandan beri bu kadar cesurdum acaba... Ya da bunca zaman içimde tutmak çok zor olduğundan dökülüyordum bir bir. Kim bilir?

"O zaman öp beni."

Ben de utangaçlığım nereye gitti diyordum. Pusu kurmuş bana, ortaya çıkmak için fırsat kolluyormuş meğer. Birisi yanaklarımda mangal yapmaya başlamıştı bile. Ve sanırım etin yanında bol domatesli bir salata yiyecekti. Deli gibi kızardığımı hissediyordum.

Ended Homophobia | ChuuVes ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin