18| Hide & seek

443 42 15
                                    


( DAY6 - I'm serious )

Ertesi sabaha Sooyoung'un öpücükleriyle uyanmak ne kadar da güzeldi... Çoktan üzerini değiştirmiş, rahat kıyafetler geçirmişti üzerine. Saçları da bağlıydı ve sadeliğine rağmen yine dünyanın en güzel kızı gibi gülümsüyordu bana. Ben ise dağınık saçlarım ve uykulu gözlerimle ne kadar iticiydim kim bilir. Ama ben kalkmamak için mızmızlandıkça daha çok öpüyordu beni ve tatlı olduğumu söylüyordu.

Sonunda kalktım ve elimi yüzümü yıkamak için çıktım odadan. Geri döndüğümde Sooyoung camdan dışarı bakıyordu. Kapıyı kapatmamla perdeyi çekip bana döndü, "Yine seni giydirmemi istemezsin değil mi? Bu sefer annenler bekliyor, kahvaltı hazır aşağıda."     Yastıkla omzuna vurup hızlıca giyindim. Bir an bile gözlerini vücudumdan ayırmamıştı bu sürede. Ama alışmıştım artık, hatta bakması hoşuma gidiyordu.

"Kahvaltıdan sonra biraz gezelim mi?"   Kapıyı açmak üzereyken belime sarılıp sordu.

"Olur." dememle beni kapıya yaslayıp dudaklarımı öpmeye başladı. Kısaydı ama beklenmedik olduğundan bir süre şaşkınca bakakalmıştım yüzüne. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu.

"Jiwoo gelmiyor musunuz?" diyerek kapıyı şiddetle açan annem yüzünden beynim, Jinsoul'ün yaşadığından daha ağır bir çarpışma yaşamıştı.

×××

Sinirim ancak kahvaltıdan sonra geçebilmişti. Şimdi Sooyoung'la beraber onların eski evinin önündeki ağaçlık alandaydık. Eskiden burada saklambaç oynardık Sooyoung'un annesi bizi kapının önünden izlerken. Yıllar sonra, onunla el ele buraya dönmek garip hissettirmişti. "Ağaç!" dedi birden, çok önemli bir şey hatırlamış gibi. Elimi bırakıp önümüzdeki ağaçlara koştu. "Hangisiydi..." Söylenip duruyordu.

Aradığı şeyi anlayınca gülümsedim. Benim bulmam daha kolay olmuştu. "Burada."   Yanıma geldi sesimi duyunca. Fakat bir sorun vardı.

İsimlerimizin kısaltması olan 지수 'yu kazıdığımız yerin altında "oppa" yazıyordu ve çeşitli kalpler vardı. Üstelik bunu hangi k-drama fanı yaptıysa Park Bogum, Song Joongki gibi isimleri de eklemişti. "Öff bu ne ya heterolar her şeyi berbat ediyor." dedim gözlerimi devirip.

"Yine de yıllar sonra görmek güzel oldu." dedi elini yazının üzerinde gezdirirken. "Hatırlıyor musun o günü?"

Elbette hatırlıyordum. O gün çok ağlamıştım. Sooyoung ve ailesinin taşındığı gündü ve ben gitmelerini istemiyordum. Gözlerim kıpkırmızı olana dek ağlarsam gitmezler sanmıştım. Ama bunu bile başaramamıştım Sooyoung yüzünden. Beni kandırmıştı geri geleceğini söyleyerek. Sonra sarılıp yanağımı öpmüştü bir de. Ayrıca şöyle demişti,

"Eğer ismimizi bu ağaca kazırsak sonsuz bir arkadaşlığımız olur."   Aklımdan geçen cümleyi sesli bir biçimde dile getirmişti Sooyoung ve gülmüştü.

"Gülmesene. Beni kandırdın o gün. Ama yalan söylediğini biliyordum. O yüzden arabanız hareket ettiğinde peşinden koştum. Ama sen arkana bakmamıştın bile! Sonra ayağım kaydı ve düştüm. Dizim kanadı senin yüzünden." 

Eşofmanımı çekiştirdi, beni kalçamdan tutup kendisine yaklaştırmadan önce. "Öyleyse ben de dizini öpeceğim bu gece. O zaman affeder misin beni?"  Bir öpücük bıraktı yanağıma, çekilmeden önce.

"Hayır. Dudaklarımı öpüp sıkıca sarılmalısın da. Bu şekilde..."   Bedenimi onunkine yaslayıp ellerimi beline sardım. Cidden de bir saniye bile ayrı kalamıyorduk birbirimize dokunmadan. Bir eli tekrardan kalçama indi ve durdu orada. Öteki ise sırtımda aşağı yukarı hareket ediyordu.

Ended Homophobia | ChuuVes ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin