24| Elope with me

273 38 32
                                    

( Belle & Sebastian - Piazza New York  Catcher )

İki veya üç gün olmuştu odama kilitleneli, emin değilim. Yine ben insan değilmişim gibi davranıyorlardı. Yemek getirdikleri zamanlar dışında yanıma gelmiyorlar, tuvalete gitmek istediğimi bağırmazsam çıkmama izin vermiyorlardı. Ha bir de şu Yoongjun'un övüp durduğu homofobik papaz Siwon Efendi'ye gitmiştik bir kez. En son akıllanana dek okula gidemeyeceğim söylenilmişti. Ama akıllıydım ben, böyle davranmaya hakları yoktu. Bir insan nasıl öz ailesinden nefret ederdi? Gerçi onlar nefret etmişti benden ilk başta, elimde olmayan bir şey yüzünden. Bense onların kendi tercihi olan bir şey yüzünden nefret etmeye başlıyordum onlardan.

Günlerim kitap okumakla geçiyordu. Hiçbir teknolojik alete dokunmama izin yoktu. Gece gündüz Sooyoung'u ve onunla olan anılarımı hayal ediyordum. Sanki üzerinden otuz sene geçmişti. Oysa daha birkaç gün önceydi sadece; yüzünü görebiliyordum, ellerini tutup öpebiliyordum onu.

"Konuşmaya geldim."    Kapı açılınca şaşırdım. Bu akşam beni yalnızlığıma terk etmeyeceklerdi anlaşılan. "Artık kapını da kilitlemeyeceğiz."   Beni kandırmaya mı çalışıyordu 'aslında seni düşünüyoruz' mesajlarıyla? Ne yaparlarsa yapsınlar beni değil, kendilerini düşündüklerini biliyordum. Akılları fikirleri insanların onları nasıl gördüklerindeydi.

Annem yanıma oturunca uzaklaştım ondan yatakta. Yüzüne bakmak istemedim. Elini dizime koydu ve tam da tahmin ettiğim kandırma sözleriyle başladı konuşmaya, "Biz senin iyiliğini düşünüyoruz Jiwoo."

Alaylı bir gülümseme kondu yüzüme hemen, "Tabii öyledir. Beni tacizci sapığın tekine emanet ettiniz ama iyi bir insan olup beni mutlu eden kişiye 'yaratık' muamelesi yaptınız."   Birkaç saniye cevap veremedi. Yüzüne bakmaya katlanamadığımdan nasıl hissettiğini, ne düşündüğünü anlayamadım. Acaba gururlu muydu? Yoksa o sapığın Sooyoung'tan daha iyi olduğunu mu düşünüyordu?

"Sana bir şey mi yaptı?"  Bu sefer omzuma dokundu. Omzumdaki elini çekerken baktım ilk kez yüzüne. Endişeli görünüyordu. Yersen. Hepsi kendilerini iyi olduklarına ikna etmek için oynadıkları ebeveynlik oyununun bir parçasıydı.

"Bana siz bir şey yaptınız." dedim, dalgalı bir sesle. "Eğer ben buna bir dur demesem belki o çocuk başıma bela olup senin düşündüğün türden bir şey yapacaktı. O zaman mutlu olur muydun? Evladım bir erkekle en azından der miydin?"

Elini şok içinde ağzına götürdü. Gözlerinin dolduğunu gördüm, "Evladım o nasıl söz öyle? Biz hiç sen zarar gör ister miyiz?"  Sarılmaya çalıştı, ittim.

"Ama en başında siz tuttunuz Jonghoon'u. Ayrıca günlerdir beni burada hapsedip eğitim hakkıma engel olduğunuz gibi yüzüme bakmadınız. Ağlamam umrunuzda olmadı. Hiç kendini kandırma."

Yüz hatlarının öfkeyle gerildiğini fark ettim, "Anlamıyorsun Jiwoo-"

"Asıl siz anlamıyorsunuz. Bak tane tane açıklıyorum. Eşcinsellik doğuştandır. Sizin ve sizin gibilerin hayatımı karartacağını bile bile niye seçeyim bunu? Bu bir seçim olmadığından, erkeklerden hoşlanmamı sağlayamazsınız. Bu bir hastalık da değildir. Okuma yazma biliyorsun, biraz bilimsel makale okumayı deneyebilirsin."    Bir an geçen seneyi anımsadım. Bu temada bir konuşmayı Sooyoung bana yapıyordu. Ne cahildim!  Ama utanmıyordum, karşımda ailem gibi daha beter bir örnek varken. Ben en azından öğrenmek ve hoşgörü göstermek için çabalamıştım. Ama ailem... Annemin tam şu anda kulaklarını kapatarak odadan çıkması durumun güzel bir özetiydi.

"Kapıyı kilitlemiyorum bu sefer ama iyice düşün taşın. Sen bizim kızımızsın, senin iyiliğini düşünüyoruz."  Çıkmadan durup bunları söylemişti. Şimdi açık olan kapıya bir süre boş boş bakıp yatağıma yattım. Yarın evden kaçmanın bir yolunu bulmalıydım.

Ended Homophobia | ChuuVes ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin