25[final]| Love ended homophobia

504 46 33
                                    

( Abry - Present, to you [dating class ost] )

Ertesi sabah erken uyandım, geç uyumuş olsam da. Yanımda uyuyan Sooyoung'u izledim bir süre. Açıkta kalan tenine bir sürü öpücük bıraktım. Yanağına, boynuna,  omzuna, köprücük kemiğinin altına... Sonra tekrardan yukarı çıkıp dudaklarına... Normalde kıyamazdım uyandırmaya, sadece yüzünü izlerdim o gözlerini açana dek. Ama şimdi içeride bizden nefret eden ailemin varlığını düşününce geri çekmedim kendimi.

İlk önce öpücüklerimle gülümsedi, ardından hafifçe aralandı gözleri. "Jiwoo-"  Biraz sesli söylediğinde dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

"Şşş, yurtta değiliz." Kulağına fısıldadığımda güzel bir rüyadan uyanır gibi çatıldı kaşları. Eğilip alnını öptüm bu kez. "Kalkıp giyinsen iyi olur. Bizi bu şekilde basmasınlar. Ailen kaç gibi burada olur?"  

Aslında dün gece o kadar ileri bir şey yapmamıştık. Çoğunlukla sarılmıştık sadece ama Sooyoung'un olmayan pijamaları iyi bir izlenim bırakmıyordu. Gerçi ailem için onunla aynı ortamda bulunmam bile bir sorundu.

"Şimdi mesaj atayım." Sooyoung doğrulup yerdeki pantolon ve tişörtünü almadan önce söylediği gibi hızlıca mesaj yazdı. Ben de o giyinirken bir bahane ya da kaçış yolu bulmaya çalıştım. Beyin fırtınası zamanı... Sooyoung'u ailesi gelene kadar dolabın içinde saklayabilir veya direkt gösterip kalp krizi geçirmelerine neden olabilirdim. İkinci seçenek tam bir sarkazm gibi durduğuna göre ilkini yapmalıydım.

"Cevap geldi, yarım saatten az sürede burada olurlarmış. Uçaktan indikleri gibi taksi tutmuşlar şimdi."    Sooyoung yanıma oturup kolunu omzuma attı.  "Çok az kaldı Jiwoo... Her şey bitecek." 

Her şey bitecekti, onunla mutlu olacaktım.

"Jiwoo? Uyandıysan aç kapıyı."  Babamın sesi duyuldu kapının öbür ucundan. Kahvaltı filan getirmişti herhalde. Hemen ayağa kalkıp Sooyoung'a dolaba girmesini işaret ettim. Ama dediğimi yapmak yerine elimi tuttu. "Hayır Jiwoo seni bırakmayacağım. Bu sefer yanında olup elini tutacağım."   Kararlıydı bakışları.

"Olmaz Sooyoung. Ailemi öldürmek değil niyetim. Şimdilik dediğimi yap, sizinkiler geldiğinde onlarla içeri girmişsin gibi yapmaya çalışalım." Ofladığında dudaklarına bir öpücük kondurdum. Zar zor gülümsedi ve dolabın içine girdi. Aynı anda babam kapıya vuruyordu.

Yeni uyanmışım gibi yaparak kapıyı açtım. Fakat bu defa rolüm havaya gitmişti. Annem ve babam karşımda ellerinde valizlerle duruyordu, "Hadi gel gidiyoruz."  Şok içinde kocaman açıldı gözlerim.

"Nereye?"  Panikleyerek sordum. Düşündüğüm şey olamazdı herhalde, bu kadar çıldırmış olamazlardı.

"Şehir bize yaramadı. Evimize dönüyoruz ve sen de geliyorsun."  Soğuk bir sesle söyledi. Bu muydu yani beni düşünme şekilleri? Benim iyiliğimi düşünüyorlardı ama okumama bile engel oluyorlardı. Artık tamamen nefretle doluydum onlara karşı. Birkaç adım geriledim.

"Hayır gelmiyorum. Ben okuluma devam edeceğim. Yeter artık beni hapsettiğiniz!"  

"Sana bir seçim hakkı vermedik Jiwoo. Bu senin iyiliğin için."    Yine koluma girdiler. Debelenmeye başladım. Bu defa o kadar kolay olmayacaktı işleri. Mutluluğumu elimden alamayacaklardı yine.

Ama sanırım işler biraz fazla sarpa saracaktı. Bir dolap açılma sesi geldi arkamdan. Bu sırada afallayan ebeveynlerim de kollarımı tutmayı bırakmıştı. Annem kalbini tutarak gerilerken babam öfkeyle bağırdı, "Senin ne işin var burada?! Nasıl girdin içeri?" 

Sooyoung yanıma gelip elimi tuttu, "Bunun bir önemi yok. Onu üzmenize izin vermeyeceğim. Biz beraber gideceğiz buradan."   Kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım onu ve birbirine kenetli ellerimizi yukarı kaldırdım, görmeleri için.

Ended Homophobia | ChuuVes ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin